Cumartesi, Aralık 24, 2005

tele-pati

sanki senle yaşamış gibiyim tüm hayatımı. benim bildiğim herşeyi sen de biliyormuşsun gibi zannediyorum. aklımdan geçenleri sana söylemediğim halde aramız da telepatik bir iletişim varmış gibi davranıyorum sana . sonra sen bilmediklerini sorunca şok oluyorum. nasıl bilmezsin bunları anlatmadım mı ben sana diye. rüyadamıyım gerçektemiyim anlamıyorum. beni anlayan bir tek sen misin ? beni ne zamana kadar idare edeceksin? boynumda senin atkın.kalbim yalnız kalmaya yatkın...

Çarşamba, Aralık 14, 2005

fotoğrafın içinden

önceleri farketmedim yüzündeki yerleşik hüznü
sıradan bir fotoğraf karesinin unutulmuş bir köşesinde
kavruk bir hayatın eski kokusu
fotoğrafla eskimiş bir yüz
ne zaman göndermiştin
içindeki mektubu okumamışım
cevap beklemişmiydin
kimbilir ne kadar yaralamıştır seni
mektubunu okudum uzun bir cevap yazdım
aşık olduğumu düşündüm önce sana
sonra uzakta kalmış bir sevgilinin elini tutuyormuş gibi hissettim
tüm kelimeleri özenle seçtim yeni başlamış bir ilişkideki gibi

'' tüm bilinmeyenlerini kim kontrol edebilir kendi yaşamının
tüm bilinebilenleriyle birlikte ''
yine beylik bir cümleye bağladım tüm duygularımı
hiç sevmezdin bu yanımı biliyorum
tutarsızlıklarımı kolayca uzaklaştırıyordum kendimden böylece
yanlışlarımı kabullenmem gerekmiyordu
her yanlışa bir doğru söz bulunabilirdi nasıl olsa
istemezdin tutarsızlık olsun hayatında
ve istemezdin tutarsız birini karşında
herşeyin kabul edilebilir cevabı olsa
inan kaçarım onlardan
korktuğum herşeyin yanıtı gibiydin
alışkanlıklarım ve korkularım
onları yaratan bendim
böylesine kolay toz duman edilmeleri
yerlerinden oynatılmaları rahatsız etmişti beni
içinde benim olmadığım cevaplar
bana sorulmayan sorular gibiydi

bilgeliğine rağmen yenilmiştin işte
bilmeliydin
kendi sözünü aşmak erdemdir
benden böylesini beklemen haksızlıktı...

adresini yazmamışın sende
aynı yerdemiydin yine seni bulmalımıydım
neden yazdım sanki...

Cumartesi, Aralık 10, 2005

login

muzlu süt, browni,sabah serinliği,uyuyarak kıtalar arası yolculuk,login check,cross check,sound check,kısa vadeli çek,mesai ne zaman bitecek,kar kokusu,ölüm korkusu,dik yokuş,dolu tabak,antetli kağıt,fiyat teklifi,ihale evrakları,kafa kağıdı,teminat mektubu,gül kokulu mektup,karşılıksız sevgi,hayallerimin sedef kapısı,sedef kaplı tavla,şeş-beş attım kapılar kapalı,severim açık denizleri ve kolları...

Perşembe, Aralık 01, 2005

off record

ben geldim.sen yoktun.sen geldin.ben goremedim.kafam yine karışık.uykusuzluktan mı? ben seni ararım. arayamadım kusura bakma.ne zaman geleceksin? yağmur mu var yarın? o da kim tanımıyorum? ben acıktım.küçük bir işim büyük bir sorunum var.bu taraftan mı gidilir? daha once gelmiştim buraya ben.sesiniz tanıdık geldi.kokunuz bildik.ama çıkaramadım sizi.bunlar ne kadar? ne zaman biter işin? bitmez mi hiçç.kim sana söyledi benim senin icin öyle dediğimi.bana yine inanmıyorsun? gülümsüyorsam bu ciddi olmadığımın mı belirtisi.benekler çıktı sırtımda.seni sırtımda taşıyayım mı? kış gelse de tatil e gitsem. aa gidemem.karla mücadele ihalesi bizde.off off off record

mızıkçı

''...kimleri koydun düşlerine
ansızın kapandı kalın perde
hangi yol düştü önüne
ansızın düştün içine... ''

upuzun ince bir gemi geçti penceremden
tozlu güvertesinde ince bir türkü
başedemediğim onca yıl

''...bak pencereden uzun uzun
elma şekeri sevmeyen o çocuğu göreceksin...''

Pazar, Kasım 20, 2005

stand-by

durdurdum herşeyi.yapacağım şeyleri planlama işlerini bıraktım.sonunda baktım ki, dönüp dolaşıp herşey o işin maliyetinde kilitleniyor. maliyet analizini atlayarak hayal kurulmadığını da anladım böylece.kurgula, teorize et, analiz et,üzerine bin tane laf konuş olmuyor.elimizden günler akıp gidiyor.hedeflenen/gerçekleşen oranı 1 e yaklaştığında iş işten geçmiş mi olacak?
stand-by da günlerim.birbirinin aynı onlarca gün.arada hastalanıp iyileşiyorsun.üzülüp seviniyorsun.yorulup dinleniyorsun.
kış geliyor.''kar yağsa da kar topu oynasak'' a kadar düşürdüm beklentimi kıştan.kaçırdım gözlerimi sevgi dolu her bakıştan.

Pazar, Kasım 06, 2005

3 taş














dalgaların matematik modeli.fırtınadan kaçan balıkçı sandalları.dalgaların gürültüsü.saçlarının kokusu.uzaklarda kara,kocaman,yağmur yüklü bulutlar.'' neden şehirde bulutlar anlamsız''.rüzgarda uçusan kuru yapraklar.kış hazırlığı.sessizlik.gideceği yere geç kalmışcasına uçan minik serçe.dudaklarımda sigaranın,ellerimde sensizliğin yarattığı garip boşluk.yoksunluk sendromu.kalbimde bir sızı.dilimde ince bir türkü.3 taş avcumda.denize fırlatılacak.1 i benim 1 i senin 1 i bizim için.hava kararmaya başlarken herkes evine dönüyor. deniz kıyısındaki bir gün daha bitiyor.Ve yaşam bize hiç aldırmadan devam ediyor...

Pazar, Ekim 30, 2005

tatil

uzun zamandan sonra kucuk bir tatil yapabilecegim haberini bugun gelen bir fax ile ogrendim.defterime tatil planını yazdım.bayramın 1.gününü uyuyarak geçirecegim.misafir gelirse de hasta yatıyor dedirtecegim kendime.ikinci ve akabindeki gunlerde de katabolizm le kucuk bir yolculuk yapıp, bize en yakın karadeniz kıyısına atacagız kendimizi.kalacak yer,ulasım sorunu ve finansman konularını simdiden çözdük.şeker yiyelim,uyuyalım,temiz hava alalım,biraz kendimizi dinleyelim.cok sey istemiş gibi biraz endişeli baktım en son yazdıklarıma.umarım onumuzdeki 3 gun de bi aksilik cıkmaz.cıkmaz dimi? çıkmasın.ya çıkarsa.çıkmaz dedik ya...

Perşembe, Ekim 27, 2005

kördüğüm

hiç aralık yok.hiç durmak yok.sürekli koşuşturuyorum.ortada bişey de yok.bir işi profosyonelce yapan birini görünce hayran oluyorum.herhangi bir iş için kurulu ve çalısan sistemleri görünce imreniyorum.düzen nasıl kurulur bilmiyorum.cok düzensizim.basitleştirmek lazım sanırım herşeyi.kısıtlamalı.kapasitenin üstünde kullanmamaya çalışmalı.bölünmemeli.
zamanı etkin kullanamama sorunuyla ilgili bir takım tedbirler aldım.kocaman bir not defterim var sürekli açık.karınca geçse masamın altından yazıyorum.unutkanlık sorunuma bir çözüm bulamadım henüz.yorgunluğa ve çok çalışmaya bağlı dedi doktor.vücüdun sen istemesen de tepki verecektir dedi doktor.demesinin akşamında tansiyonum düştü,gidip geldi ekran.ballı su içirdi sekreter.balkona çıktım.gökyüzüne baktım bir sure.üzerime hırka getirdi sekreter.şevkate ihtiyacım varmış.kendime geldim.yüzüm güldü.döndüm masamın başına.kendimle ilgili problemleri çözmeyen ben, problem çözmek için bir işin başında yetkili olarak bulunuyorum.çelişkili sanki biraz ama hadi bakalım hayırlısı...ya herşeyim ya hiçim, sorma dünya ne biçim, bir kördüğüm ki içim, çözdükçe dolanıyor

Salı, Ekim 25, 2005

gece gezmesi

kuru dalların arasından yuruyorum.karsıda iki kisi bekliyor.sigaranın ucunun atesinden anlıyorum iki kisi olduklarını.adımlarımı daha temkinli atmaya baslıyorum.ay ısıgının dağdaki beyaz kayalara vurup yarattıgı aydınlıktan faydalanarak yuruyorum.cebimde birkaç kovan,elimde dedemden kalan yadigar huğlu.kimden kaçıyorum ki bu kadar telaş icindeyim bilemiyorum.birden deniz kıyısında buluyorum kendimi.kumlar soguk.yurumekte zorlanıyorum.soguk kumlara uzanıyorum.deniz kabartılı yine.kıyıya çarpan dalgalar ayaklarımı ıslatıyor.gunes cıkana kadar bekliyorum.ufuktan bir gemi geçiyor.arkama geldigim dağa doğru bakıyorum.evlerin kiremit çatılarını gorebiliyorum.gün dogmaya baslıyor demekki.simdi onlar nerdeler.ben neden buralara kadar geldim.kumsalın ustundeki şehirler arası yoldan,hızla otobusler gecmeye başladı.geri dönsem, onlar bekliyormudur hala beni.kovanları kontrol ediyorum.yola koyuluyorum.uzun kavak ağaçları rüzgarla birlikte yere yattı yatacak.kargaların sesleri ürpertici.çalılıklara yanasıp yürürsem,yüksekten bakanlar beni göremez.bir arabanın farı gözüküyor ilerden.çalılıklara atlıyorum.bekliyorum.sabah tarlaya giden isçileri tasıyan bir anadol kamyonet.plakası tanıdık.onemsemiyorum.evime geliyorum sessizce.emaneti yerine bırakıyorum.kimselere duyurmadan yatagıma geciyorum.uyandığımda bunu kimseye anlatmıcam.

Cumartesi, Ekim 22, 2005

alıskanlık

gunde 3 pakete varan sigara tuketimimi, ani bir kararla,bu sefer yarıda bırakmayarak,simdilik 4 dal seviyelerine cektim.fizyolojik bagımlılık hadisesini nikotin bantlarıyla,psikolojik bagımlılık hadisesini irademle cozmeye calısıyorum.alıskanlıkları yıkmak ne kadar da zor.el alıskanlıgı ile her hareketimin arkasından sigara paketi ile yakınlaştıgımın farkına,onu cantamın diplerine atıp,cakmaklarımı çöpe attıgımda anladım.sabahları cigerlerlerin agrırken uyanıp,buna aldırmadan, sanki bu agrının müsebbibi o degilmiş ve hatta ondan cekilen sıcak bir iki nefesin agrıya iyi gelecegi düşüncesi ile yaktıgım sigaraları düşündükce,kendimi kotu hissediyorum.bir insan bir maddeye bu kadar baglanmamalı.hangi boslugu dolduruyor da bu denli vazgecilmez oluyor onu sorguluyorum gunlerdir.bir nevi acizlik aslında.icen herkes ictigine lanet okuyup,okudukca bir nefes daha cekiyor.cok zorlu bir iki parkur var onumde.simdilik yemeklerden sonra yakılan sigara kısmını-ozellikle kahvaltıdan sonra yakılan ilk sigara- basarıyla gectim.sitresli ve sinirliyken icilen sigara kısmını gectim.dişleri fırcaladıktan veya mentollü bisey yedikten sonraki kısmında-ki bu kisiden kisiye degisir- takıldım.icki icerken,sexden sonra ve kar yağarken kısımlarından biraz korksam da o parkurları da gecmeyi umuyor,icen arkadaslarıma da cok zavallısınız demekten kendimi alamıyorum.guzel gunler gorecegiz gunesli gunler, motorları maviliklere surecegiz...

Cumartesi, Ekim 15, 2005

balkon

sabah olmak üzereydi.birden uyandım.saate uzandı elim.alarm calmadıgına gore daha vakit var dedim.üzerimden battaniye yere düsmüs.gece su içmeye, tuvalate kalkan ev sakinleri kötü alıştırmıs beni.simdi kontrol eden de yok, oksurdugumde bir bardak sıcak süt getiren de.bunlara alışmak ne kötü, hazırlıklarımızı mutlak yalnızlığa göre yapmamışız demek ki.oyle ise buna üzülmekte anlamsız.kalktım yataktan.bir sigara yaktım alışkanlıkla.içemedim.ciğerlerimde bir ağrı.kalbimde bir sızı...

tüm yolu ve uykusuzluğu göze alarak eve dondüm ertesi gece.dış kapının anahtarı yok.zile bastım mecburen.diafondan uykulu ve korkulu bir sesle '' oglum sen misin '' dedi annem.otamatige bastı.yine alışkanlıkla posta kutusunu kontrol ettim.ikiser ikiser cıktım basamaklardan.evde bir sessizlik.evin alıstıgım kokusu geldi burnuma.ayak üstü konuştuk annemle.uykusunu bölmesin diye kısa kestim konuşmayı.mutfakta yenmis yemek tabakları.tencerelerde aksamdan artan yemekler.ısıtıp yiyemeyecek kadar yorgunum.ayak üstü tencereden bir kac lokma atıştırıp, duşa girdim. yatagımı hazırlamış annem.yatacagıma söz vererek ugurladım onu ama yatamıyorum.balkona cıktım. yıldızlara bakıyorum.hafiften üsüyerek.büyük ayı nereye kayboldu ? ne kadar uzağa gitmiş ve tavanın şekli iyice dönmüş.demek ki en son bir yaz gecesi bakmışım ona bu balkondan.memleket mi yıldızlar mı gençligim mi daha uzak...

Salı, Ekim 11, 2005

otel

Kalabalık kadıköy sokakları.derdim bir an once gidip uyumak.insanlar hızla gecip gidiyor yanımdan.yüzlerine bakmıyorum.kafamda bir dusunce.otelin oldugu sokaga alışamadım.esnaf tanıdık bildik degil.resepsiyondaki zile, resepsiyonist ( piyanist ) karsımda oldugu halde basıyorum. iki dakka ayak üstü geyik yapıyorum onunla, bana not bırakan oldu mu? lobiye geçecem, odama cıkıyorum ve rahatsız edilmek istemiyorum, sabah beni 7 de uyandırınız ( bu konforu yasayamadık, 8 e dogru kendim uyandım o gecenin sabahında, keske telefonun saatini kursaydım,guvenmeseydim onlara) herhalde delinin teki bu diyordur arkamdan.

oda nasılda soguk. camdan kadıkoy meydanı gozukuyor.ne kadar ıssız.çöpçüler, taksiciler,tinerciler ve eve aceleyle giden bir kaç kişiden başka kimse yok. iskelenin üstünde gece uçuşan martıların beyazlıgı.haydarpaşa garının heybetli görüntüsü.benim yalnızlıgım.odadaki eşyalarda bi sevimsizlik, başkaları defalarca kullandıgından onlar da ait degil gibi buraya .televizyonu açıyorum sesi kısık izliyorum.uykum gelmiyor.gelmiyor.gelmesin.

Perşembe, Ekim 06, 2005

devinim

baharı gormeden yazı geçirdik.bakalım sonbaharı gormeden kış geçecek mi ? hep bir bilinmezlik geleceği düşünmek, ama günler geçip gidince hiçbir şeyin değişmediğini görüyorsun. yaşlı insanları çok bilgili zannederdim küçükken.ama aslında onlar da bir şaşkınlık icinde ne yaptıklarını hatırlamaya çalısıyor bence. bir kaç kücük yaşanmışlık dersi dışında bişey öğrenemiyorsun. sen duruyorsun o dönüyör. devinim bu mudur?

açık bir bilince doğru ilerliyorum günden güne. zihnim açılıyor.bunu seziyorum.ya alim olacaz ya deli arası yok.bundan endişe etmiyorum.cemberin dışında kalırsak, kendi çemberimizi yaparız.

günler geçti.tarabya günlerimiz bitti.nasıl da alışmısım oraya.denizi özlüyorum bazen. simdi bir dağın altındayız. buraya da alışırız nasılsa.dağın tepesindeki su kuyusuna motorla gitme planlarımı yapmaya başladım. önkeşif çalısmaları bile yaptım.umarım askeri bir alan değildir.

bütün bu karmaşanın arasında, birini çok sevdim. küçük dünyamızdaki yerini aldı.hiç gitmesin isterim ama gidecekse de durduramam onu. ben burdayım siz nerdesiniz...

Pazar, Ekim 02, 2005

dügün

abla evleniyor. evde bir telaş. bana coook uzak evlilik. ona gun kadar yakın. bir yastıkta kocasın. hiç aglamasın.

Salı, Eylül 27, 2005

deniz

deniz hasretimi çekeriz yoksa daha kolay ifade edemediğimiz içinmidir bilmem ne zaman özlemeye dem vursak deniz geçer cümlelerimizden. ne zaman bir kadını sevsem denizi seyretmeye doyamam. hüzün dolsa içime denize bağlarım. kime sorsam deniz olmadan yaşayamam der. kim dalgaya taş atsa sevgilimden ayrıldım der. iki aşık taş atarsa aynı anda denize birbirlerine sarılır daha kuvvetli.dert ortağımızmıdır deniz yoksa binlerce kez yaşanmış duyguların ifadesimidir. yoksa bizi yalnız bırakmayan bir o mu var.''bir denizi'' olan yalnız değildir zaten. ben de tuttum şimdi denizi içimde.yalnız değilim ki zaten....

paramparça

sustun birden
yarım kaldı serzenişin
kızgınlık değil bu
seni tanırım!
sende bilirsin
aynı iççekişlerini yaşayanlar
aynı denizden taş çıkarırmış
uzakta bir çocuk ağlasa
aynı sızı düşermiş
kızgınlık değil bu!
susma!
söz veriyorum
ne kadar yakarsa
o kadar parça olurum
söz veriyorum
hangi parçam değerse sana
onu dağlarım...

Pazar, Eylül 25, 2005

yalnızlık ömürboyu

kocaman sehirler, bi milyon insan...yanyana akip geciyoruz, kocaman omurlerimiz, asla carpismadan geciyor.. bir carpissak belki dunya duracak...
olmadı.dünya durmasaydı da olurdu.bir rüzgar eser pencereden, alır götürür beni buradan.karşı koyulmaz bir özlem bir bilsen...benim adım yalnızlık

Pazartesi, Eylül 19, 2005

huzur

Ihlamur kokusu burnumda. Ayaklarım denize dogru. Büyük çınar ağacının iki kolunun çizdigi hattan denizi,tekneleri ve gece ışıklandırılması iyi yapılmış kırmızı yalıyı görebiliyorum. Karnım istarvit dolu. Önümde bir bardak çay. Yanımda tatlı sohbetli bir kadın.huzur.
Migrosun önü. E-5 den akan trafik. Minibüs bekliyorum. Tepemde dolunay. Ay ışığının yol şevinde yaptıgı yansıma. Yerden eğilip baksam dağ gibi gözükücek gözüme. Dilimde bir nakarat. Cebimde 3-5 demir para ile tempo tutuyorum. ''Bineceğim minibüs, yaktıgım sigaranın bitişinde gelmezse binmem'' kararı almışım. Ne zaman dolunayı gorsem, anlamsız bir huzur icimde.
Yuruyorum sahilde.denizin kokusu burnumda.dalgaları izliyorum yururken yolda.Karadeniz i gorene kadar yürüyeceğim. Rüzgar kollarımı üşütüyor. Adımlarımı hızlandırıyorum.Yakında buralardan gideceğime üzüldüm birden yolda. Sonra buraları bu kadar görebildiğime sevindim. Dönüp yaptığımız kocaman binaya baktım. Çekilen onca strese rahmen onu bitirmiş olmanın verdigi huzur.
mutluyum bu günlerde nedense.bozulmaz işallah.bozmazsın dimi ? beraat edemezmiyiz ?

Perşembe, Eylül 08, 2005

dağ

tam dağ havası.hadi gidelim.bu sefer en yuksek tepeye gidecez.hani şu tepesinde beyaz taşların gözüktüğü kuzeydeki dağ.hayır o degil, bak parmagımın tam ucuna bak.neyse hazırlan sen.almaya geleceğim seni birazdan.
kır gezisi degil hayatım, dağ gezisi. ya onlarla gelirsen her tarafını dikenler yırtar. sonra ağlar yarı yoldan dönersin. ben mi ağlarım. benim ne zaman ağladığımı gördün. o başka. fiziksel acıdan agladım mı hiç.atıyorsun.hem o zaman gözlerim sulanmıştı.refleksdi o.oyy tamam laf cambazı yürü.
burası değirmen.bildigin un degirmeni.hayır giremezsin icinde yılanlar var.pencereden bakabiliriz.bak bögürtlenler olmuş.Üzerime atma lekesi cıkmıyor. toz değil onlar. yıkamadan yenebilir. dönüste bol bol toplarsın hadi vaktimiz yok.
simdi bu patikayı takip etmeliyiz.ilerde ki kavak ağaçlarına kadar.hayır gidemeyiz kayboluruz o taraftan.dikkat et dallara.bak mantar da cıkmıs. bilmiyorum yenmez sanırım. botanik bilgim zayıf.şurda duralım mı.bu kayalık dinlenme noktasıdır.
geçemez misin buradan.elimi tut.aşagı bakma.işte burası ikinci dinlenme noktası.bak dere kücücük kaldı.değirmen de şu kiremit catılı yer.sigara icelim.tepeye az kaldı.kucağım da taşırım seni.olsun.düşersek birlikte düşelim.bak şu zeytin ağacına benzeyen ağacların orası.sögüt mü onlar.herneyse.buradan süzülerek gidecez.bir tehlikeli geciş daha var.ondan sonra kosabiliriz.
sehri gorebildin mi.bulutlar ne kadar yakın.derenin tamamını gorebiliyoruz bak.nasıl da kıvrılıyormuş meğer.ev olmaz burada.hergün bu yolu cıkacaksan yapalım.yol teknik olarak mumkun degil.oraya mı oturalım.pekii.diger yamacın altı gözükmüyor.burası en iyi tarafı dagın.
battaniyeye sarıl.bana sarıl.kuşlara bak.sahilden geçen yola bak.dönerken geri, yoldan buraya bakalım.goremezsek hepsine bakarız.bi daha göremezsek hatırlarız...

Cuma, Eylül 02, 2005

deniz kıyısı

bak burası golge oturalım burada.gunesi her an tepemde hissetmekten hoslanmıyorum.cantaları ac.ortuleri ser yere.ustunu cıkar.ben giriyorum hemen, cok sıcakladım...gel su cok guzel...bak buralar hep kum...sen bilirsin kavrul sıcaktan...ben yunus misali yuzerim...bulutlara kadar yuzebilirmiyim acaba...gozluk getirdik mi biz,su cok berrak tas toplayabilirim sana...yine mi unuttun...kısın takarsın evinde saskın seyy :) ...off yoruldum...neden girmedin su cok guzel...cilt guzelligi daha mı onemli serinlemekten...ben oglen sıcagında yatmanı istemem...iii yat...ben gazete okucam.
kum adam oldun...gel kaleler yapalım...benim kalem seninkini yıkacak...sanat eseri olmıyacak savas eseri olacak...gorusucez.....
kim kazandı sen mi ? mızıkcı tas atmak yoktu...kum kütleleri kullanacaktın...tamam sen kazandın...hile yaparak ama...ben londra koprusu olayım altımdan gec,sende iskenderiye deniz feneri ol.
bak suda bazı bolgeler soguk... derinlerde sıcak soguk bolgeler var, cok guzel...hadi ileriye dogru yarısalım...nefesim yeter...yeterr....sigara yı bıraktım hem biliyorsun 3 gundur...hadi bakalım sana avans temiz cigerli kız...buradan kıyı ne uzak...hangi esyalar bizimki...deniz anası degil onlar.yosun...
bogulma taklidi yap ben cankurtaran olayım...kurtarıcı meleginiz geldi hanfendi...hızlı kulaclarıyla sizi sevdiklerinize kavusturacak...saclarından tutmazsam cankurtaran da bogulur...bu tasları cam bir kavonoza koy...şık durur evinde...acııkmısız...ne guzel seyler hazırlamıssınız...sana ilerden dondurma alacagım bu basarılı calısman icin...kitap okuma saati...gunes saati...uyuma saati...şu ilerideki mi fil e benziyor...bak suda yaslı bir adam gibi... sanırım yarın yagmur yagacak...yagsın...uyuruz evde...tamam gezeriz...tamam gideriz...tamam tamam tamam...

Perşembe, Eylül 01, 2005

yol

uzun bir yolculuga cıkmak lazım.yol almalıyım.uzun farları yakarak saatlerce gidebilecegim tenhalıkta bozkırlardan gecmeliyim.ay ısıgının aydınlattıgı dag tepelerine bakmalıyım.gece gitmeliyim.herkes uyurken gecmeliyim kasabalardan.yorulunca durup bir su basında nerede oldugumu tahmin etmeliyim.gitmeliyim.uzun kamyon konvoylarına yakalanmadan cıkmalıyım tırmanma seritlerini.otaban yolları es gecmeliyim.arabesk muzik dinlemeliyim, uzun mallboro içmeliyim yol boyu.''biraz sen kullan,ben dinlenmeliyim'' hızla akıp gecen yol cizgilerine dalmalı gozum.yan koltuktan co-pilotluk yapmalıyım.''ilerde keskin viraj, burada sollamaya calısma''sabah serinliginde mola yerlerinde kahvaltı yapmalıyım.hızla gecen araba seslerini duyabilecegimiz bir yer olsun, demli iki bardak cay,biraz biskuvi,biraz leblebi.arabanın yagını suyunu kontrol etmeliyim dikkatlice.sonra devam alabildigince.''bir sonraki mola yeri 300 km ilerde sonra yolda durdurma beni '' ''acelen mi var durursun''''var gitmeliyiz''
tepeleri aşınca sehir gozuksun.sehir merkezini, az trafige biraz alısık olmadan gecmeliyim.tepeler var asılacak daha.gidilen yerde fazla kalınmamalı.yol ceker bizi.gittikce bitmeli.aynı noktalardan gecerken geri donuste bir seans tamamlanmalı.''geri donmesek hic...olmaz mı?'' olmaz...

Cumartesi, Ağustos 27, 2005

draft

tezin draft halini bastırdım. uykusuz gecelerin kağıda dökülüş anını seyrettim. yıllardır artık ahbap oldugumuz fotokopici oğuz yasak olmasına rağmen bi sigara içebilirsin dedi. nereden anladın keyifli bir halim mi var dedim. gözlerin şiş ama gülümsüyor dedi. bu durumdan istifade ortamı beş dakkikada duman altı yaptık oguzla.cay da soyledi.makinenin tıkır tıkır seslerini dinliyerek ictik çayımızı. ''ibrahim muteferrika bu makineyi gorse aglardı'' dedim barboros fotokopiden bir kahkaha yukseldi barboros bulvarına dogru.keyifli gündü.
şantiyede zoraki şeflik gunlerimiz başladı. hic hesapta yokken bin tane işten sorumlu olduk.canım sıkıldı biraz. azıcık aşım agrısız başımdan şaşmamak lazım. toplantı uzerine toplantı yapıyoruz. 10 gün kalmış bir iş icin 2 gunde 4 kez iş programı hazırlayıp verdik müdür beye.bizi mi deniyor nedir anlamadım. kaç gunde bitirirsin trafo bolgesini hakan bey.eee ben diyim 4 siz deyin 5. 4 mu 5 mi hakan bey. 6 olsun temiz olsun goksel bey.patron canını sıkma herseye hee de gitsin dedi.sistemli mi calısalım yoksa sallamayalım mı karar veremedim.acık kapı bırakırsanız bana, siz gelmeden girerim haberiniz olmaz sayın mudurum.
aksam yemek yemege gittim.kebapcının sahibinden tarabya otelinin nasıl guclendirildigini dinledim.baya da soru sordum adama.japon sistemi imiş,raylı imiş, amerikanlar girmis isin icine,3 senede bitmezmiş, satsalar 1 milyar dolar edermiş, miş de miş.vay bee diyerek yedim lahmacunları.bi sigara yaktım.denize baktım.koyu mavi rengine hasta oldugum, zeka tanrıçası minerva yine yuklemiş petrolü, hızla geciyordu boğazdan. 15 gun sonra gorusuruz dedim ona duymadı yine.döndüm geriye.basladıgımız yere.

Perşembe, Ağustos 25, 2005

eylül

zaman daraldı.eylül ayı herseyin ilacı.tez savunması, isin bitimi,tatil planları,son bir iki aydır surekli erteledigim hersey hep bu aya denk gelen tarihlerde.durup dinlenmeli biraz.bu kosturmaca neden.cok hırslı degilim aslında. sanırım inatcıyım.ne yapılacaksa bizde yapabiliriz i kanıtlamaya mı calısıyorum anlamadım.
aksam inince buralara, ne kadar yalnız oldugum dank ediyor kafama.konuscak birilerini arıyorum.bulamadıgım zamanlar da kendi kendime konusuyorum.yazma isine de buradan girdik sanırım.tum bu sitede yazılanları aslında bir kisiye anlatabilirdim eger olsa yanımda.insanın kendine mektup yazması ve dönüp dönüp onu okuması yalnızlıgın da otesidir demiş şair...
peki ne zaman kırılacak bu fasit daire.bilemiyorum.bilemedigi her seyden korkar insan.korkuyorum.onu bulsan sevecekmisin? sevecegim.daha once de sevmistin.bu sefer farklı akıllandım.ne degisti.hic bir sey degismedi.o zaman nasıl inanacagız sana.bu kez acele etmiyorum.kaybedecek bisey kalmadı diyorsun.yalnızlıgın otesindeyim zaten, buna alıştım, bozacak bir sey olacaksa bu durumu, buna değmeli.inanmıyorum sana.inanmazsan inanma...kaba olmayalım.gerekirse oluruz.sinirlerin bozuk senin.haklı olabilirsin.gozlerin neden cabuk dolar oldu son günlerde.bilmiyorum,hem nereden farkettin sen bunu.onu yaratan benim.sen kimsin.tanımlı degilim henuz.nasıl girdin oraya, nereden geliyor sesin.uzaklardan.sende mi uzaklardasın.iyi degilsin sen.farkında olmana sevindim, iyi olsam bunları konusmazdık.hadi git yat.yatamam cok isim var.bende kapatırım ısıkları.kapatamazsın cok fazla kafein aldım.hastasın hemde.ilac icerim.iyi sen bilirsin.bilirim...

Pazar, Ağustos 21, 2005

kabus

kabuslarla uyandım.kosarak odadan cıktım.su ictim.geri dondum.biliyorum ki tekrar uyusam yine gelecek.uyumamayı tercih ettim eski bir atasözünü dinleyerek.sonra sızmısım.ter icinde uyandım.gunes fena vuruyor sabahları yatagıma.geceyi aklıma getirmemeye calıstım.nefesim kesiliyordu aklıma geldikce.kimin ahını aldın dedi adam.kimsenin dedim.kimin ahını alabilirim diye gun boyu dusundum.bulamadım...
bir gece sonra aynı zamanlarda annecik fenalastı.tansiyonu dusmus.babam aniden uyandırdı beni.yerde yatıyordu annem.beni gorunce iyiyim korkma dedi.dondum kaldım.sogukkanlı olamadım.( hep bunla övünürdüm halbuki ) sonra kendine geldi annecik.aklımda bu gibi durumlarda ne kadar cararesiz oldugum geldi.kim anneyi o saatte doktora yetistirebilecek,evden asagı inmek 5 dakika surer.taksi duragı 10 dakika ( kosarak ), hastane 5 dakika,tam tesekkule ihtiyacın olsa 20 dakika ( gece ise eger , gunduz 1 saat) yasam bu kadar ince bir iplige mi bağlı...caresizsin...cok bunaldım...cok yoruldum...cok üstüme geliyorsunuz...

Çarşamba, Ağustos 17, 2005

eve dönüş

bakkala ugradım eve cıkmadan.browni,tropical mix meyva suyu,sigara ve agız ferahlatıcı kagıt gibi bir sey aldım.bakkaldan ; mahalledeki son durumu,islerin nasıl gittigini,ne zaman evlenecegini,fenerbahce nin bu seneki kadrosunu... biraz sıkılarak dinlesem de severim onunla muhabbeti.dunya ya daha farklı bakan insanlardan ogrenilecek seyler var hayatta.yeni yapılan apartman zil tesisatı canımı sıktı.zile basmak, kimlik soylemek gerekiyor kapının acılması icin.gereksiz guvenlik tedbiri dedim yoneticilik de yapmakta olan babama, sinirlendi.annem ;evde her sey aynı imis,az yemek yapar olmus,kahvaltıyı yalnız yapmaya baslamıs,artık yaslanıyormus,biz gidince kimle vakit gececekmis,kopegimiz de cok yaslanmıs,ona iyi bakıyormus( son gunlerde biraz hasta) havalar sıcakmıs,babam da yaslandıkca cenesi durmaz olmus,memlekete gitmek istermis ama babamı ikna edemezmis,hem cicekleri kim sulayacakmıs, apartmanda dogru duzgun komsu kalmamıs,denize girmemden korkuyormus bogazda denize giren bilmem kimin oglu benim yaslarımda boğulmuş,sigara icmemeliymisim...falan mıs filan mıs.uykulu gozlerle ve esneyerek dinledim annemi.hepsi duzelecek uzme kendini gibi basit cumleler kurabildim ancak.babam daha ciddi konulardan girdi.tez nasıl gidiyor,binanın catısını yaptırdım soyle iyi oldu.acaba sikadur monotop kullansak alt komsuya giden suyu kesebilirmiyiz,fiyatını sorsana,bize santiyeden bir kac gunlugune hilti getirsene,askere kısın git daha iyi olur,aldıgın paraları nereler de yiyorsun essolessek,bilmem kim kat karsılıgı bina yaptıracak projesini sen ciz.git sakal trası ol bu ne kılık.saydı da saydı.cok fazla esneyemedik karsısında.gidip tras olayım bahanesi ile kactım yanından.ablam yakaladı.ev tutacakmıs, hangi semtten olsunmuş.esya almıs bilmem ne marka bilmem ne taksitle.dugun icin mali destek verecekmiymisim ona.saydı da saydı.sozler vermek sureti ile uzaklastım yanından.koridorda kopege rastladım.senin ne derdin var anlat bakalım dedim.anlatamadı.kafasını sevmem yeterli oldu.marketten aldıgım kopek mamasını sevmemissin dedim.anlamadı.gittim yattım.off ne cok yorulmusum.saati kurdum.yastıgı duzelttim.vantilatoru ayarladım.uyudum.beni soracak olursanız iyiyim sevgili annecigim,babacıgım,ablacıgım,cesiciğim...

Pazartesi, Ağustos 15, 2005

bilinc akısı episode.2

sabah kahvaltısını yapan karabatak,ruzgarlarlı hava,karsı kıyıdaki garip apartman,bogaz gecis sistemi,buyuk gemiler,kucuk insanlar,teknesini yıkayan miço,midye ayıklayan sarapçılar,sahilde gezinen araplar,sabah ezanı ninni mi ? uykusuzluk,cigerlerde bir agrı,bir yerlere biri beni mi andı,kulak cınlaması,uzerimdeki agırlık,oglen uykusu,aksam mesaisi, gök gürültüsü,yagmur serinligi,suların derinligi,yalnızlık türküsü,kahve molası,aromalı sigara,bilgisayar ekranı,televizyonsuz hayat,uzak bilgisayar baglantısı,cep telefonu,aradıgımız kimselere neden ulasılamıyor,bekledigimiz cevaplar neden verilmiyor,beklenen deger,seni kimseler beklemezken bekliyecekmiydim,oyle mi soz vermistim,denize atılan tas,uzun omürlü süt,kısa ömürlü insan,dağın yamacındaki kayalık,gunesin altında kuruyan otlar,bahcedeki sandal,dagınık masa,dagınık oda,dagınık calısma,ilkeli olma,hayatta en hakiki mursit ilimdir,basıma bu çorabı oren dilimdir,en guzel tatil beldesi didimdir.bos zaman,dolu zaman,bos kafam,dolu kafam,doldur bosalt ortalar ceza sahasına,hava toplarına hakim takım kurmalıyız,sevgilim mektup gondermis baslıksız,karanlık gece,karanlık yuzler,her masa dolu,iciyor insanlık,bir bira soguk olsun,oturalım bir yerde havadar olsun,konusalım biraz manidar olsun.kafiye sorgusundan cıkmalıyım.
şimdi deniz kıyısında bir çocuk, tuz kokulu, büyür çığlık çığlık, ve dalga dalga, akşamla siner hüzün denizden öğrendiği hayatını, rüzgar alır götürür gelinlik kızlar gibi ışıklı limanlara... şimdi deniz kıyısında çocuğum bir geminin büyülü bir kutsallıkla geçişinde boğazdan, martıların kanatlarında, hiç sönmeyen gözlerinde balıkçıların. şimdi deniz kıyısında bir çocuk, deli diyorlar, ne rüzgar üşütür onu, ne ürkütür yıldızlar. şimdi deniz kıyısında, kıyısında, başucunda hayatının bir çocuk. şimdi deniz kıyısında geçiyor günler, deniz siliyor her şeyi, bu kıyıda hayat kalıyor, ve sular çürümeden. şimdi deniz kıyısında uzanmışım kumlara başımda bir bulut, ay görümlük, tadımlık, duyumluk koca evren, insan ne kadar küçük.... şimdi tüm kıyılarında hayatının tuz kokulu çocuklar, karışıp denizin çığlıklarına soluk soluğa, ömrümüzün baharı geçiyor günler...

Perşembe, Ağustos 11, 2005

buralardan gitme

sabahlara kadar beklerdim.günesin doğusunu gormeden yatmaz olmuştum.biliyordum ki sende aynı gün dogumunu beklerdin o saatlerde.sonra uykuya dalardım.bıraktıgım yerden devam ederdi oyku.karsılaşırdık senle.uykulu gozlerimizi ovuşturarak.yuzunde duru bir guzellik olurdu.utanırdım kendimden.daha erken kalksaydım daha yakısıklı cıksaydım karsısına diye.canın sıkılırdı hemen.gunu programlardık.gidilecek yerler hep aynı olmasına ragmen sevinirdik.yol boyu yarın nereye gidebiliriz i dusunur yine aynı yerleri sayardım sana.sen gülerdin halime.gecip giderdi zaman.hava kararırken evine bırakırdım seni.sokak lambasının altında senin odanın lambasının yanmasını beklerdim.perdeyi acıp bana son kez bakarken yuzun kalırdı aklımda sabaha dek.gecmezdi zaman.bitmezdi icime cektigim duman.hayallerimi kagıtlara doker olmustum.tarihleri sıralamıstım.sistemli bir calısma icinde idim gelecege dair.seni alıp gidecegim gun bile belli idi.ama bunu sana hic soylemedim.cocuksu bir durusun vardı.anlamazdın bazen ne oldugunu, neden bahsettigimi... ama ilgiyle izlerdin beni.herseyi istiyordun benden her seyi vaad ediyordum sana.aglardın bazen soylemezdin sebebini.seni yalnız bırakırdım o zaman.donerdin tekrar bana yuzunde aynı gulumseme ile.
sonra sen buyudun.zaman buyudu.akıp gecti hersey onumuzden, elimizi uzatamadık.gitmeliyim dedin... gittin.gitme diye yalvardım sana dinlemedin...geriye dondugunde beni bulamadın.ilk defa nefret etmisstim senden.aramadın aramadım sormadın sormadım.kucuk kanatları ile hic tanımadıgı bir dunya da konacak dal bulamadı kendine serce.düştü olduğu yere.dustugun yerde ben yoktum.haberim yoktu.olsaydı gelirdim.ama izin vermedin buna.simdilerde senin kokuna tanıdık bir koku duysam, aklıma hep o kucuk serce gelir pırrr diye gecer kafamın uzerinden...

Çarşamba, Ağustos 10, 2005

şantiye




saclarım kirlendi tozdan.ellerim hicbir yere dokunmasam da kirleniyor.ustum basım berbat. is elbisesi,ayakkabısı ayarlamıstım kendime bir aralar ancak sabahları giyip aksamları cıkarmaktan usenir oldum.bu karar bana pahallıya patladı.iki ayakkabı 3 pantolon harap oldu.canım sagolsun.is makinelerinin yanında konusmaktan ses tonumun acayip yukseldigini farkettim.sessiz bir ortama girince sesime hakim olamadıgım anlar oluyor.kufure alıstım fazlası ile.yaklasık 50 erkegin oldugu bir ortamda kufursuz konusmak imkansız gibi.eve gidince bazen refleks olarak agzımdan kacırıyorum, annem duymamazlıktan geliyor,peder kaslarını catıyor ben boynumu bukuyorum.cevresi insanı hemen degistiriyor.mutsuz degilim bu durumdan ama koreliyor insan hep bu sekilde.
mesai saatinde kirli, paslı, yırtık elbiseli işçileri is makinası gibi goruyorum.surekli emir veriyorum.al,getir,kır,temizle,duzelt,dondugumde bitmis olsun, sahayı terk et.surekli emir vermeye alıştığından tembellesiyorsun bir sure sonra.evde ablamdan su isterken emir cumleleri kullandıgımın farkına kafama attıgı terlikle vardım.bir sabah izinliyken, anneme 'saat 10 da kalkarım,kahvaltım hazır olsun' dedim utanmadan...
aksamları mesai bitince tum isciler yıkanıp temiz kıyafetlerle cıkınca karsıma sasırıyorum birden.gunduzleri kirli elbisesi ile beton doken cocuklar,aksamları tertemiz elbiseler, joleli sacları ile kız tavlamaya cıkıyor tarabya sahillerine.kolay gelsin diyorum,onları bu sekilde gorunce seviniyorum .ekmek parası dedikleri sey bu olmalı.insanlıgın yasam savası suruyor hergun, farklı hallerde ve pozizyonlarda ama ortak noktalar hep aynı...

Pazartesi, Ağustos 08, 2005

format

format çektim bilgisayarıma.çok şey doldurmuşum içine.kendi kendine göçmeseydi, belki de doldurmaya devam edecektim.dosyalama sistemi ile aram iyi degil.herşeyi her klasörun icine atabiliyorum.masaüstünde yığınla dosya oluşuyor.makine isyan edince bu duruma, toptan temizlik yapmam şart oldu.format anından once, kurtarılması gereken belgelerim vardı.hepsini yedeklemeye calıstım ama olmadı.izin vermedi sistem.bazı dosyaları paylasıma acmadıgım icin kurtarılamadan silinip gittiler.temizlenince hersey, makine daha hızlı calısmaya başladı.hele xp nin ilk kurulumundan sonra ki, tertemiz masaustu nu gordugumde arınmanın verdigi huzuru yasadım.bi sigara yaktım.
format çekecegim beynime.çok şey doldurmusum içine.kendi kendine göçecek bir gün.doldurmaya da devam ediyorum.sitemli ve düzenli değilim.herşeyi her olayla karıstırıyorum.gözümün önüne yığınla resim geliyor gecmise dair.bedenim isyan edince bu duruma, geçmişe göz atmam şart oldu.unutuş anından once, unutulmayacak herseyi son kez anımsamalıyım.bazı anıları paylaştığım insanlar simdi yok oldugundan,silinip gidecek ne yazık ki.bunu başarırsam daha mutlu yasayacakmısım gibi geliyor bana.geçmişi silip arınabilirse eğer gelecege daha umutlu bakabilir bu kararsız ruh.yeni ask,yeni iş, yeni dostlar,yeni ayrıntılar,yeni hayaller,yeni hersey icin yer açmalıyım...ne zaman silinirsiniz onu bilemem...

Cuma, Ağustos 05, 2005

modların superpozisyonu

yine huzun aksamları yasar oldum.herseyin iyi gittigi bu gunlerde bu huznu yasamak kotu.acı veriyor bazı seyler hala daha.dilimde damagımda bir kuruluk olusuyor.sıkılmaya basladım tek duzelikten.her gece aynı mesai aksamlarına gömülmek icimi kararttı.bitmesi gereken sorumluluklarım var.bunun dayanılmaz stresi sanırım icimi bunaltan.uzak kaldım insanlardan yine bu gunlerde.canım cıkıp gezmek dolasmak ister.ama nafile..gunesin altında yeni bir sey aramak anlamsız mı ?
modların superpozisyonunu uygulamalı belkide yasama dair ayrıntılara.zamanları farklı maksimum etkileri tek bir zamana indirgemeli.tanımını yapmalı onceden hayattaki en buyuk acıların.hepsini kapsayan bir zarf egrisi cizmeli once, oyle cıkmalı yola.
sessiz kalıyorum cogu zaman cogu yerde.aslında anlatılacak bir cok sey varken.yargı cumleleri duyuyorum insanlardan, aldırıs etmiyorum.sen nasıl biliyorsan oyle olsun diyorum.tartısmak anlamsız.denk kuvvetler yoksa savasta, yenilgiyi kabul edeceksin.gercegin ne oldugunu bilmiyorsa bir kisi, ona gercegi carpıtarak aktaracaksın.varsın oyle bilsin. gelirsen giderim,gidersen ardından bakmam.kurarken kafamdan en paronayak dusunceleri, onlar bunun farkında degil.bu zevkli.ice donuyorum yeniden.kendi kurdugum kurmaca dunyamda zaman zaman mutlu olmak yetiyor bana.gerisi pek te onemli degil.
sevgiye ve sevilmeye ihtiyac duyuyorum.el ele yuruyen ciftler goruyorum sahilde.biz yurumedik mi hic ? yurusek te elini ne kadar sıkı ve inanarak tuttuk yanımızdakinin.sanırım hic inanmadık.hep bir huzursuzluk durumu hakimdi .hep sahte sevgiler yasadık.kendi kendimizi kandırdık.bu yuzden uzdum onları... cok kısa surede.simdi pismanım.istersen hic baslamasın bu hikaye eksik kalsın... demeliydim.yuzlerde bir anlam aramayı bırakırsam daha saglıklı olacak sanırım....

Perşembe, Temmuz 28, 2005

fındık vakti

içinden deniz geçen akşamları
nasıl tariflesem hangi yanımı vursam
oradadaydık diyebilsem
ağırdan çalan melodi
akşama vuran dem
dalda çotanak
ateş başı muhabbeti

uzak a düşen hayatlar
özleme ağır kaçan sözler
çocukluğuma düşülen not
fındığa verilen emek
yazları açılan kapılar
şimdinin özlemi !

Çarşamba, Temmuz 27, 2005

fındık vakti


fındık mevsimi geldi.birileri duzce yakınlarından bir torba da olmamıs fındık getirdi gecenlerde.direk burnuma goturup kokladım.bir sızı olustu beynimde.bir of ceksem karsı ki daglar yıkılılır mı ? .geride kalan hersey gibi fındık vakitleri de artık derin bir özlem icimde.buyudu herkes.gidilmez oldu oralara.
şar dagına dogru deliler gibi bagırmak,tanas yerin de ates yakıp, közde mısır, bira icmek,turku soylemek,gunesin dogusunu beklemek,ogle vakitlerinde uykulu gozlerle, havlu cantasını kimin tasıyacagının kavgasını ederek, denize gitmek,geceleri karsı kıyıdaki bahcelerden elmas hırsızlıgına gidilirmis gibi kamufulaf kıyafetler ile gidip mısır calmak,deliler gibi icip serhos olmak,iki katlı bekar evimize ayakkabılar ile girmek,teybin sesini sonuna kadar acıp metalica dinlemek,aksamları camel sigarasına poker,ihale oynamak,durup dururken evde kick boks turnuvası yapmak ( zavallı ugur olan hep ona olurdu ) sessiz filim oynamak,bilinen filim adları bitince kafadan filim adı uydurmak bu yuzden kavga etmek,derin siyasi konulardan bahsetmek,sosyalizmi anlamaya calısmak,siirler okumak,sigara icmeyi en buyuk tutku-ozgurluk sanmak,koy minibuslerinde geyik yapmak,dere kenarında saatlerce yurumek,ay ısıgında fındık beklemek,korku hikayeleri anlatmak,patoza fındık vermek,ekip halinde dedemlerin fındıklarını gece operasyonları ile calmak,toplanan hasılatla koy bakkalındaki tum sigara, icki, cikolata ıvır zıvır ı bitirmek,aşık olmak,dertlenmek,deniz kenarına sabahın ilk ısıkları ile gidip soguk kumda yatmak,dereye tas atmak,kopeklerden kacmak,koy cocukları ile futbol oynamak,her sene itina ile voleybol sahası kurup deli maclar yapmak,basketbol potasını evdeki eski masa ve acılmıs boya kutusunun cemberinden yapmak,bahcedeki salkım sogut un altına oturma yerleri yapmak,agaca ev yapmaya calısıp husrana ugramak,dayımın külüstür motoruyla asfalt yolda hız yapmak,aksamları fındık cuvallarını, degisik marka kamyon isimleri takılmıs el arabaları ile yarısırcasına harmana tasımak,caminin minaresinden fotograf cekmek,(imamla kavga etmek bu yuzden ) derede yıkanmak,balık tutmak icin sabahın korunde dere kenarına gidip tutamadan geri gelip aksama kadar uyumak,elma agaclarına birer ulke adı verip elma savasları yapmak,cesmenin basında saatlerce oturmak oylece...

Perşembe, Temmuz 21, 2005

inceldigi yerden kopar

yakın gecmise ait pek anım olmadıgını farkettim.anılarım nereye gitti bulamıyorum .anı olusturmalıyım o zaman.yoksa ileride rakı masalarında vakit gecmez.nedir? neler gordun? neler gecirdin bey amca anlat bakalım dendiginde cevabımız hiclik be evladım olmasın.kotu bir enstantane.iyi yerlere gitmek mi lazım.iyi kitaplar mı okumalı.guzel sevgililerim mi olmalı ( lerim takısı poligami istegi degil herhalde dimi bey amca.) yemek zevki mi olmalı.sanat,siyaset ve edebiyat tan anlamalı mı? biraz hobi, mobi, mobil olmalı.tum bunları insanlar begenilmek icin mi yapıyor yoksa kendileri icin mi hala cozemedim...
hayata dair bir teori olusturmaya calısmak ta aslında anlamsız.hayatın bir matematik modeli yok.aynı sartlarda aynı tepkileri vermeyen bir sisteme dair, genel gecer yargılara varmaya calısmakta boş bir ugras.neden uzuyoruz kendimizi bu kadar.halk arasında ki bir deyim ile olaya son noktayı koyuyorum.inceldigi yerden kopsun...

Salı, Temmuz 19, 2005

unuturum akıp gittigin yuzunu unuturum

sen giderken ben sana kosuyordum, yakalayamadım.adımlarımı sıklastırarak yururdum sana gelirken.tasarlardım anlatacaklarımı yol boyu kafamda.yeni kelimeler bulmustum daha once kullanmadıgım onların heyecanı sıkıstırıdı kalbimi.baska oykuler anlatmalıydım bu sefer duymadıklarından.yeniliyordum her seferinde kendimi... seni.bilemedin bende ki beni.sabahlara kadar guluyorduk aglanacak hayata inat.kelime oyunları oynardık cocukca.siyasetten konusurken sinirlenirdim.konuyu degistirmek isterdim, sen inatla anlatırdın dunyayı nasıl degistirecegini insanın.realizim e inanmaz romantik oluverirdin birden.bilimsel konusmaları cocuk bakıslarınla dinlerdin.gulesim gelirdi o haline ciddiyeti bozmazdım.en sacma soruları sorardın.uzaya,fizige, matematige, mekanige ne kadar uzak oldugunu soylerdin benim her anlattıgım seyden sonra.siir okurdun durup dururken benim hic bilmedigim ve hic ezberleyemedigim uzunluklarda.sessizce ayrılır giderdin geceden.buruk bir sızı kalırdı icimde.geride kaldı yasam.geri de kaldık biz...simdi sen cok uzaklardan sarkısını dinledigim gözleri kafanfil yüregi gül...

Salı, Temmuz 12, 2005

akasya kokulu sabahlar

dengesiz yuruyorum son gunlerde.kafamda bin tilki.dalgınlık dizboyu.elimde tuttugum esyaları arayıp,sonra bulup (elimde oldugunu farkederek) seviniyorum.fakir miyim diye dusundum gecende bunun uzerine.ruhun zengin senin dediler, yine sevindim.acaba gercekmiydi soyledikleri yoksa benle dalga mı gectiler sezemedim.kosusturan insanlar goruyorum.bende onlardan biriyim.bir yarıstır gider benim diyarlarımda, sebebi uzerinde ömrümü cürüttügüm.zamanla yarısılırmı hic.sen arasıra duruyorsun, o hep akıp gidiyor.haksız rekabet...gun icinde dinliyemiyorum karsımdakilerin anlattıklarını.fonda bir muzik calıyor sanki surekli beynimin icinde.geri verin dalgaların,kıyılara carparak,herhangi bir makamda bir sarkı soyledigi akasya kokulu sabahlarımı...sessizlik oluyor bazen.o anlarda da hic bir sese tahamul edemiyorum.toparlanmama izin vermiyor hayat.hazırlıksız anımızda golü yiyor defansımız.(hazırlıklı anda da gol yiyen defans olmaz olsun)
butun gun geciyorum yıkıntıların, tozların arasından.yeni yapısal elemanlar yapıyorum curuyen sisteme.onu en kotu senaryolara hazırlıyorum.gucune guc katıyorum her mesai saatimde.kendi senaryomu tahmin edemiyorum.celiski burada sanırım.biri insanlar icin bir sartname yazsın onu uygulayayım kendime.hersey harfiyen gosterilsin.indisler olsun.sınır sartları belirlensin.detaylar icin ek paftalarda cozum yolları gosterilsin.yoksa isimiz zor....sarkı yine basladı sessizlik lutfen...geri verin zamanın gecmek bilmedigi, gencligimin sırtıma bir yük gibi bindigi,akasya kokulu sabahlarımdan,hic olmassa birini ....

Cumartesi, Temmuz 09, 2005

tut elimden

derin sularda sabahladım.mavilikleri gordum gokyuzune dogru.cıkamadım ne kadar ugrassam da.kıyıdan gecen teknelerin kopukleri doldu agzıma.asılı duran cisimler onumde engel.akıntı iki yonlu.derinlerde efendiler baska.sezemedim daha onceden.nefesim yetmemeye basladı.beynimde bir sızı olustu.kulaklarım senin sesini aradı.duyamadı.korlesme basladı coktan.bitirince beynim son oksijenini, karartılar arttı birden.dibe inmeye devam etti bedenim.cırpınmayı kestim.bıraktım akışına suyu.camura saplanan ayaklarım.kirlenen yuzum muydu senin bakısların mı ? yitirilen ne varsa gozumun onune gelmeye basladı.filim seridi suda ıslandı.sular iyice karardı.beyaz bir noktaya dogru cekildim.uzunca bir perdeye benziyordu.ucundan yakaladım.son tutunuslar.aldı goturdu beni hızlıca.karanlık nemli bir oyukta uyandım.atesin sıcaklıgında.hic bir sey sormadım.hic bir sey sormadı.aldıgı yere bıraktı beni.simdilerde derinlere baktıkca,icimde bir urperti, sebebi bellirsiz...gel desem gelirmisiniz...

Pazartesi, Temmuz 04, 2005

hakan'a

Uzağa düştü gözlerin
Derinde ve mavide

Yalnızlığın derdi
Yüzünde ki hüzün
İçindeki yük
Gülüşünü eskitemedi.

Sana mı düştü be çocuk
Gözlerinde yaş eskitmek

imgeler

kim derdini çeker sabahın
hangi deniz daha yakın bugün bize
mevsim kuru
kırık yaprak
başucumda sen
bugün daha acı dünden
isteme benden seni

Deniz kenarında sigara
bitkin düşünmeler
Geçkin insanlar
Yürüdüğüm yollar
yarım kalan şeyler
şimdinin acelesi
derin nefes
titreyen ses
dökülen sessizlik
isteme benden seni

Uyumak zor!

Pazar, Temmuz 03, 2005

tasra sıkıntısı

hava kararmak uzere idi.kayalık kısımlarda bir yer bulmustum kendime deniz kıyısında.telefonla sagı solu aradım.deniz dalgasız.kucuk su şıkırtılarından baska gürültü yok.ufukta güneşin son ışık yansımaları belirli bir aydınlık yaratıyor.böcek sesleri.cırcır böceği bu mevsimde olmaz.bu ne peki? doğada fazla vakit gecirmek lazım.biraz da botanik ve zooloji ile ilgilenmeli.sigara,cakmak ve telefonu koydugum kaya oyuktaki ekipman, suya duser mi sıkıntısı. (hic rahat olamıyacakmıyım ben).temiz hava.sahil boyunca yanan sokak lambaları, denizin üstünde bir ışık şeridi olusturdu.sudaki kırılmaları izliyorum.koyun ilerisindeki burun, kafasını denize uzatmış bir yaslı adam gibi duruyor.dünyanın oluşumu ile ilgili bilgileri hatırlamaya calıştım.kayac kutleleri, litosfer, dağ olusum hipotezleri,kıta plakaları,jeolojik formasyonlar...sonra allahın hikmeti dedim kapattım konuyu.yalnızlık huzur neden getirmiyor insana.hep kalabalıkta var ediyoruz yasamı.bir ada da yalnız kalsam robinson gibi, ikinci hafta denize açılırdım herhalde.var oluşumumuzu sürdürme içgüdüsü buna izin vermesede...karanlık epey çöktü.çalılıkların arasından yurumek zorlaştı.kasabanın yanan lambalarını,yön tayin ettim kendime.dikenler ve devasa çalılıklar yolumu kesse de yurumeyi surduruyorum tatlı bir telas icinde.gözüm bir yandan askeri bolgeye fazla yaklasmayayım diye demir parmaklıklardan uzaklasma hesapları yapıyor.zar zor buluyorum ilk geldigim patika yolu.artık icim biraz daha rahat.kasaba bakkalından ıvır zıvır alıncak.fırından ekmek.biraz da bira.eksik bisey varmıydı acaba evde ? kredi kartı geciyor artık heryerde.global ekonomi yerde gökte.çam agaclarının dibinden yuruyorum dik yamactaki eve.sessizlik cokmus coktan köye.canak antenlerinden dunyayı izliyor köylüler cam gibi netlikte.bilmem ne finaline kim kalacak? kim evden gidecek gerilimi reklamlar a kesildi.acık pencereden duyuyorum konusmaları.ne parasızlık, ne mazota gelen zam ilgilendiriyor onları.iyisimi kafama takmayayım bunları.balkonda icerken biramı.yeniden kurayım dünyayı....

Cumartesi, Temmuz 02, 2005

tez anti tez sentez

master tezimle geciyor gecelerim.analizini yaptıgım bina ile aramızda bir bag olustu.onun o yuksek kolonları,o garip sapmala kirisleri,o devasa rijitlikteki perdeleri.deli ediyor beni.tesadufen o binaya gitsem yabancılık cekmem herhalde.kendi evimdeymis gibi rahat olurum.tuvalet c2 kolonunun solu, 21 a aksında, ben biliyorum siz zahmet etmeyin lutfen.bilgisayar basında gecen saatler.programın surekli hata vermesi .icilen sigara,kahve ve kolalar.defterimin uzerine kahve doktum dun gece .ibret olsun diye tezin ekine koyacam.hocam bu zorluklar icinde yaptık biz bu tezi diyecegim gururla.anlamıyacaklar yine.cabalıyoruz surekli.hayattan birseyler almak icin.kariyer denilen bu yolda doktugumuz kan bizim...dısarda mevsim bahar mıs gezip dolasanlar varmıs... haberimiz yok. insanlar denize girmeye basladı, yaz ne zaman geldi? (dondurma yedigimize gore epey sıcak olmalı).tanrım saatleri neden bu denli hızlı akıtıyorsun.beni neden üzüyorsun...

Perşembe, Haziran 30, 2005

tünel

iniyorum merdivenlerden.yuruyenleri de cıkmıs bunların, bırakıyorsun kendini o gidiyor .LCD ekrandan istanbul goruntuleri akıyor,ince ekranlı tv guzel bir bulus.minimalist tarzda dosemeliyim evimi.beyaz hakim olsun.portatif bir şıklık tasarlamalı.esya hareketin dinamiginden mahrum kalmamalı.nemli bir ortam metroda.hızla geliyor cihaz,tunelin icinden.kadın soforu var.vatman mıydı batman mıydı bunların adı.kalabalık birden vagonda dagılıyor.gizli bir kose kapmaca oyunu oynanıyor. herkes birbirini kolluyor.15 dakikalık yolculukta oturabilmek adına, gereksiz mucadele.hızla akan duvara reklam koymuslar.yıllar once aklıma gelmisti, biri benden hızlı davranmıs.kısa filimler oynatmalı demistim yanımdaki arkadasa, o da bırak abii yaa ile gecistirmisti.ilkokuldayken de mıknatısın aynı kutuplarının birbirini itmesini ogrendigimde,havada asılı durabilen ve ucabilen arabalar hayal etmistim.bu sefer japonlar benden hızlı davranmıs, maglev trenleri icat ettiler .birileri beni hep gecistirmis, haberim simdi oluyor bu kotü.cıkıs biraz zahmetli.son merdiven de suprizzz dercesine manuel.halbuki ne guzel alısmıstık rahatlıga.ısıklarda sigara yakmalı.bu ne kalabalık yine.herkesin taksime gelmesinden sikayet ediyoruz ama bizde baska bir yerde randevu vermiyoruz kimseye.yaman celiski.akıyor kalabalık.en sıkısık bolgelerden hızlıca geciyorum.bu kadar insan ne yer ne icer nerde oturur.oturduk bir yerde.hayri usta da adana durum.adige de kitabına tavla.nevizade de iki bira.galatasaraydan tunel e gunluk hayat geyigi.eve kacalım sabah erken kalkcam stresi.taksim baydı beni dertlesmeleri.cift katlı otobuste memleket meseleleri.ticari konular.teknik konular.ev ne uzak serzenisleri.mahalle sessiz.arabesk british gencligi kose baslarında.cekirdek yiyip, sıkıcı evlerinden hava almak adına sokaga cıkan cekirdek aile.posta kutusunu kontrol etmeli.artık kredi kartı ekstrelerinden baska bir sey olmuyor ama alıskanlık.anahtar yine yok yanımda.evdekiler yine mız mızlanacak.sabah yine erken kalkılacak.yarın cok is yapılacak...neden ?

Pazartesi, Haziran 27, 2005

dogum gunum bana geldigin gundur...

cok hızlı geciyor zaman.26 sene geride kaldı.kücükken 20 yasında buyuk biri olacagım zannederdim.26 olduk hala buyumemis gibiyim.son bir kac aydır uzerimde epey yuk yapan bazı borclardan kurtuldum bugun.en iyi hediye bu oldu belkide.simdilik eylem planında bir degisiklik yok.revize etmem gereken bazı tarihler olsa da.yeniden yesertiyorum yasamı.bir kac sıkıntı var onumuzde.onları da atlatmak icin cok sinsi planlar yapmaktayım.ey hayat alacagım var senden...
sol seritten geliyorum yine ve ben bu gelisleri cok gordum.bakalım tutunabilecekmiyiz bu sefer... "allahım, onu neden yalnız bıraktın? neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin? neden, korkuyu göğsünden çekip almadın? neden, suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin? neden...
dogum gunumu bugun sadece turkcell,denizbank,katabolism,ilke ve eski sevgilim kutladı.tesekkur ederim onlara...

Cumartesi, Haziran 25, 2005

yeni bir ulke bulamazsın

yıllar gecti.mevsimler.sen gittin.uzak tepeleri astın coktan.ben hala aynı yerde saymaktayım.muallaktayım.yeni baslayan bir sevgiyi de bugun sonlandırdı ruhum.ayrılık kararı alındı bir parkta.aynı parkta baslamıstı hersey halbuki.anlasılamamanın verdigi gerginlik var uzerimde.basit cumleler kuruyorum.kısa adımlar atıyorum.olmuyor sanırım.insanları sevme konusunda cok cabuk mu davranıyorum? cozemedim...

Cuma, Haziran 24, 2005

yaz yağmuru

canım yine sıkıldı.hava, sigara ve dondurma almaya cıktım sahile.yatları izledim bir süre.yagmur ciselemeye basladı.adımlarım hızlandı.damlalar hızlandı.adımlarım yavasladı.kosmak mı yurumek mi yagmur altında paradosku, geldi aklıma.hidrolik kursusunde prof lara zamanında soru olsun diye sordugumu hatırladım bu basit problemi.ıslandık biraz geri donene kadar...
toprak kokusu ve tatlı bir toz bulutu olustu....
ögle saatleri, bulutlar kapadı.ıhlamur agacının dibinde kilim unutulmus geceden .balkondan rahat bir yer gibi gozuksede, aslında agacın koklerindeki budaklar insana huzur vermez.iyisimi uyumak.kaset kapagı kopmus,kibrit cöpü ile kaseti tutabilen sharp marka teybe alagozlu yar kondu."yücelere su serpmisem,yar gelende toz olmasın" cinko dama vuran yagmur damlaları,tavanda nemden olusan garip sekiller,eski oyma ahsap kapıdaki simetri,yerde duran okunmus gazeteyi yattıgım yerden okuma cabası.devrilen küllük.devrilen yıllar,pencere kapakları ruzgarla birlikte duvara carpmaya basladı.bu yagmur uzun surecek belliki.verandanın onune köyün köpekleri yagmurdan korunmak icin sıgınmıslar.ıslak kopek kokusu aldı burnum.kuzeydogu tarafında bulutlar kapkaranlık.gök gürültüsü de teybin sesini bazen bastırıyor.sabaha kadar izlemeli yagmuru.gece icin sarap alsak bari ilceden simdiden.evden cıkamıyacagımız aşikar.bu havada king iyi gider.kareyi aksama mutlaka tamamlamalıyım.yol boyunca kucuk dereler olusmaya baslamıs.yolun tam ortasında buyuyen otlara basarak gidebiliyorum.diger kısımlar bilek seviyesi su.florosan lambalar yanmıs evlerde.yemek kokusu alıyor burnum.dağa dogru bakıyorum.gurultu icinde isciler bahceden iniyor.ekmek parası sırttaki ıslaklık mı ? erken paydos etmenin sevinci yuzlerde.gulusmeler sakalasmalar küfürler.utangac bakıslı kız işciler.bakmıyorum onlara .lumpen miyiz yoksa sehirdeki asklar mı ilgimizi cekiyor? evin tas merdiveninde oturuyorum bir sure.tasların arasından cıkan otlar nemliymis.rahat yok burada da.sigara ustune sigara.evime geri doneyim.kitabıma kaldıgım yerden devam edeyim.elektirik direkleri yandı yolda.ates kokusu sardı etrafı.kaynayan kazanlarda yıkanan isciler.kaynayan kafamda olusan yaz serinligi...istanbula dönecek olmanın gerginliği...

Çarşamba, Haziran 22, 2005

pisi pisi

yavru kediler cogaldı etrafta.anneleri vahsi bir sey.pisi pisi dedikce tıssslıyor.belli ki sevgisiz buyumus.mutfakta ahcının bana aksam yemek icin ayırdıgı tavuk paneyi onlara attım bir anlık hayvan sevgisiyle.anneleri alıp gitti, girdi bir duvarın altına yavruların yanına.dedim acaba yavrulara parcalayıp da mı veriyor yoksa direk konsantre sut olarak mı besliyor onları.goremedim duvarın altından.hem biraz tırstım tıssslamalardan.baba cıkageldi benim pisi pisi nidalarımı duyunca.bir ayagı topal babanın.ozurlu haliyle bu yavrulara bakıyor ne guzel varlıklar bunlar falan hisleriyle doluyken anneye attıgım buyuk bir parcayı zorla aldı,kactı.pesinden tas attım, cok kızdım ( hayvan sevgisi bu kadar bende ) bu sabah bir yavru 6 metreden asagı dusmus,istinad duvarının yanından. yukarıda annesi miavlarken asagıda ufaklık miavlıyor.asagıya indik yavruyu almaya ama yumurcak felaket kosuyor( genc tabii bizden).biraz pesinden kostuk ama yakalayamadık.( sigarayı bırakmalıyım.. kedi bile gecti bizi ) iscilerden atik bir cocuk cagırdım, oda nafile cıktı.dedim sende sigara icermisin dedi abi agzıma koymam.o zaman sigarayı bırakma kararını askıya aldım hemen.yavru kedi butun gun kuytu bir yerden bagırdı ama alamadık.annesinin de zeka seviyesi oraya merdivenlerden inecek kadar yeterli degil zannımca.bu kosusturmada patron beni gordu.saha gezisine cıkmıs.hayırdır ne isin var buralarda dedi.dedim eski demir stok sahasını buraya almayı dusunuyorum.dedi iyi fikir.caktırmadık durumu.kedi oralarda bir yerde kaldı.projeler ve bir paket acılmamıs sigara bu karmasada cukura gitti.sıkıldım, onu dogal seleksiyonun kollarına attım icim acıyarak...

Cuma, Haziran 17, 2005

harf oyunları

bilirim bende bembeyaz billur bir bilinc bırakmayı bedenlere
ögretenim öykülerimde ölmeyi ölümsüzlere
rüzgarımdan rahatca raksettirmem rıhtımlarımda...
kar kapatmıssa kapıları kördügüm
geçeceğin geçidi gözlerin görmeli...

Perşembe, Haziran 16, 2005

güneş karşı tepede. ıslak bir bulut tutmuştu bizi. soğukmuydu gökyüzü.
yağmur sonrası toprak kokusu.akşama daha çok var.
kırık çerçeve duvarda.yanında uzun bir ayna o da kırık köşesinden. alçı duvar ışıksız oda. çok var daha sohbete.
nereden geliyor çocuk sesleri.ne zaman sabah oldu.kim devirdi bu kadar şişeyi. neden en adisinden aldık şarabı. tadı ekşiydi.

sen de...

Benim hep görmek istediğim şehirler vardır,
sende olabilirmisin onlardan biri...
Hiç gitmediğim için acısını duyarım
Çağırır belki onlarda ama,
Telaşlarından olsa gerek,
Olabilirmisin sende bir kentin telaşı...
ya da kokarmısın kent gibi
Islak...
ağlarmısın sende
canın yanınca onlar gibi...
Karışıkmısın onlar kadar
Tüm duyguları reddetmeden tutabilirmisin bir arada....
Kızarmısın,
Özlenmek seninde hoşuna gidermi,
Ya da
Özlermisin....

şubat

upuzun bir kış geçti,
boğuntulu akşamüstlerinde
tel tel döküldü günler,
savruldum!..
Bir sen kaldın o günlerden...

Pazartesi, Haziran 13, 2005

ay ve senlik atesleri

bahcede dut agacı kesfettim.el degmemis gozden uzak bir kosede.alcak bir agac.ogle arasında gozlerden kaybolup dut avına cıkmaya basladım.biraz zahmetli meyve.uzanamadıgım dallardaki dutları alayım derken suyunu cıkarıyorum.ellerim boyanıyor.sonradan fark ettim ki lekesi de cıkmıyormus.pantolon ve tisort de ciddi lekeler olustu.agactan meyva yemek ne kadar guzelmis dedim.yerken dutları dalmısım yine....uzun bir arazi.tepelik yer.kahverengi bir toprak.arazi sınırları uzun kavak agaclarıyla belirli.asagıdan kucuk bir cay geciyor.iki katlı basit bir betonarme yapı.ahsap catı.ahsap surgulu pencere ve kapılar.kucuk veranda.kucuk balkonlar.uzun agaclar etrafında.sarmasık balkona sarılmıs.ardiye evin uzagında biraz.traktor onunde cekili.kumes hayvanları sagda solda.miskin bir kopek.cin gibi bir kedi.agacların golgesine kurulmus, agaclar kesilmeden cok ta ozenilmeden yapılmıs pergola.traktor lastiginin topragı oyup camur yaptıgı yol gozukuyor tepelere dogru.ekili arazi tepeden seyrediliyor.ruzgarla dans eden ekinler.vivaldi.ekmek pisiyor.evin bacası tutuyor.hamur kokusu.kurutulmus mısır,biber,sogan salkımları giriste.kızılderili cadırını andıran saman yıgınları.uzeri ıslanmasın diye branda ile kapatılmıs.ruzgar gulu catıda.kiremitlere sarılan sarmasık.meyva agacları kısım kısım dikili.uzum bagları kuzey cephede.sarap uretilen kucuk mahzen.hasat mevsimi ne atılmıs isaretler takvimde.trt 1 de izlenen aksam haberleri.tahta dosemeden yururken cıkan gıcırtılı sesler.geceleri ay ısıgında oturulan agac altı.karsı köyün ısıkları.yoldan nadiren gecen aracların farları yesilligin arasından sızıyor.usudum uzerime hırkamı mı giysem.gece sessizligi.cır cır bocegi sesleri senkronize.sinekler cıkmıs yarın ilac yapalım saga sola.uykun mu geldi? yatalım hadi.allah rahatlık versin. gun agarırken cıkmalı yola.sehre gidilcek...

Cumartesi, Haziran 11, 2005

eylem planı

duzenli bir adamdım.okul yıllarımda.dagınıklıgı sevmezdim.okul bitti.calıstım.calıstım.duzen bozuldu.ona ayak uydurmak zorunda kalısım gerginlik yarattı bende.dagıldım.sistematik calısma zorunlulugu ters tepti bende nedense.dayatmalara dayanamıyorum.dagınık bıraktım herseyi.son dakikalara bırakır oldum herseyi.sitres basımızdan eksik olmadı.ekonomik olarak rahatladım.eskiden parasızlık yuzunden yapamadıgımız seylerden sıkkınlık duyar oldum.sevgilimden ayrıldım sebepsiz.her yeni gune yeni bir eylem planı ile baslar oldum.aksamın sonunda aynı tası ve hamamı gordum.dejavu.
son eylem planı.yapıldı dun gece.kopruden once son cıkıs.cıkısı kacırırsan donus 10 yıl ilerde.yaz aylarım full dolu.sonbaharda bosluk bulunursa pazarsuyuna gidebilecek kadar sure yaratmaya calıstım.ms project de insan omrunu kurgularsa ya yok olur ya adam....

Cuma, Haziran 10, 2005

efkar

uzaklaşmalıyım gecenin bu halinden.seni görmeliyim.isli sigara dumanını üflemeliyim yanına da şarap açmalı.
sevişmeliyiz.
dostları da aramalı belki.
uzaktamıydı onlar!

Pazartesi, Haziran 06, 2005

sabah serinligi...

uyandıgımda sabah olmaktaydı.sessizlik hakimdi odaya.nefes sesleri.saatin tık tık atısı.kalbimi dinledim.agzımda acımsı bir tat var.sigara yı hemen bırakmalı.dislerimi yatmadan fırcalarsam bu acı tat olmaz diye gecirdi icinden.sigarayı bırakmamak icin bahaneler buldu sabah sabah.kopek koridorda geziniyor.kapının altından dısarıyı koklamaya calısıyor.beni gorunce korktu.bende onu gorunce tırstım.birbirimizi tanıdık.kosarak iceri kactı.benden cekinir.gunun ısıgı banyo penceresinden aynaya vuruyor.gozlerim kamastı yine.uykusuz gozler.soguk suyun yarattıgı sok etkisi.kullanılmıs havludan nefret ederim.havlunun kuru yerini aradım.daha once kimsenin kesfedemedigi.mutfakta ayak ustu kahvaltı.ayakkabı boyası elime bulasmadan nasıl boyarım ben bu ayakkabıyı dusuncesi.saatim cep telefonum cuzdanım... yine bulamıyorum.dakikalar geciyor.sirketin servisi yine kacacak.merdivenlerden inerken unuttugum bisey varmıydı paranoyası.sabah serinligi.sercemi kırlangıc mı kimin sesi bu.ilk okula giden bebeler.beslenme cantası.yakalık tan tahris olan boyun.sırtta yamuk duran agır canta.ilkokul silgisi kokusu.kucuk renkli posetlerdeki kolanyalar.leblebi tozu.elvan gazoz.acık muhallebi.alman pastası.kasarlı tost.ermeni kantinci teyze.minibus yine mi dolu.sıkısarak gitmezsek bekleme noktasında servis yine gidecek.yeni kasa minibuslerden gelse bari boynum agrıyor sabahları, alcak tavanlı pigme standartlarına gore dizayn edilmis eski magirus.zincirleme isim tamlaması.yeni yapılan yoldan dolayı kilitlenen trafik.laf soylemiyorum onlara zira iki sene boyunca benim de trafigi boyle kilitledigim gunler oldu.servise yetisemedik yine.10 dakika ile kaybedilen 1,5 saat.adeletsiz dunya.metronun nemli kokusu.biskuvimatikten alınan cokodamla.ikinci aktarmada tekrar bilinen yuksek tavanlı minibus.bogaz havası.sabah sporu yapan insanlar.son durak.bakkaldan sigara yedegi.gazete.sabah cayı.odayı supurtmeli caycı kıza.kompresor gurultusu.proje olcusu.omur torpusu...

Salı, Mayıs 24, 2005

ask bu mu sevda bu mu hayat bu mu

sen ne zaman oldun ki sensizligi dert ettim icime.yoklugunu aratmadın.varlıgın ne zaman belirdi.ayaklarım tozlu.kalbim yorgun.bir sevda masalı hep kurguladıgımız,gerceklerle ortusmeyen.teori pratik celiskisi ile dolu uzun bir hayat var onumuzde.sokakta yururken yanımdan gecen sen miydin yoksa...ben inerken vapurdan senmi biniyordun .kelimeler ortusmuyor bazen tariflerde.yabancı kalıyor insan kendine bile.aradıgın ne? beklentiler yuksek tutulmamalı hayatta.minimize etmeli herseyi.simge durumuna kucultmeli..iyi sebeplerin olmalı elinde cektigin acılara dair.kelimelerin olmalı gerektiginde acıklama yapabilecegin.sebepler bulmalısın yasadıgın sacmalıklara.ruhun daralır yoksa.kacmak en kolay cozum.kactigin yer kacacagın yerden ne kadar farklı.buldugun cozum sorunun ne kadarlık kısmına derman.askın tanımı nedir ? mutlu ask neden yok.ne kadar sevebilebilirsin bir insanı.nerede biter sevgi.nerede baslar.seni severken kendimi sevdigimin farkındamısın acaba?gel desem gelecekmisin uzaklara...

Çarşamba, Mayıs 18, 2005

baharı gormeden yaz geldi gecti

erik agacından erik topladım.mahsül tükendi.agac epey kucuk ama epey bir nufusa baktı.takdir ettim agacı.boyundan buyuk işler basardı.deniz bugun dalgalı.cepheden (kuzey-batı) deli bir ruzgar esiyor.mavimsi yesilimsi bir renk var.bu rengi seviyorum ( o da beni seviyor mu acaba )yunuslar suruler halinde gecmeye devam ediyor.suyun uzerine cıktıklarında parlak derilerini gorebiliyorum.kaygan ve etli vucutları var hidrodinamik bir formda.yorulunca nasıl dinlenir bu hayvanlar.asılı kalmak icin yine bir efor gerekli suyun icinde.dipte de yatamazlar akcigerleri hava ile calısıyor.isiniz zor dedim oradan ayrılırken yunuslara.baskalarının sıkıntılarını dusunmekten kendi sıkıntımızı unutur olduk.insan yalnız dogar ve olur ise eger, biraz da gamsız olmalı zannımca.bana dokunmayan yılan ne yaparsa yapsın.dokunursa dusunuruz.gelecege dair hazırlıkları da kaldırmalı hayattan.o gunlerin gelecegi kesin mi? neyin mucadelesi.hayal kurmalı insan ama buyuk hayaller kurmalı.kucuk hayaller dert edilecek kadar kompleks degil gunumuz yasam tarzında.okulu bitirirsin.askere gidersin.evlenirsin.cocugun olur.emekli olursun.torunların olur.bir hastalık cıkar karsına.hastane tedavi falan filan.bir bakarsın ki game is over and you lost.yasamak bu mudur? icip icip kudur yada efendi ol tercih senin...

Salı, Mayıs 17, 2005

alabildiğine

Öyle bir zamanda yaşamalıyım ki
Özlemeliyim seni alabildiğine
'Kuşlar uçarken avludan'
Seni yalnız yalnız bunun için sevmeliyim
Birdenbire zaman durmalı
Aklıma gelmeli sensizliğim...

alabildiğine

Issız bir çöl olmasını istiyorum zamanın
Canım sıkılmalı alabildiğine
Dingin akşamların sessizliğini yaşamalıyım
Ve hayal kırıklığına uğramalıyım
Seni gördüğüm zaman...

Pazartesi, Mayıs 16, 2005


liman

aynı gökyüzü

saat yeniden caldı.bes dakika sonra calmak uzere yeniden programlandı.zaman kısalıyor.beynimde bir sızı.nerdeyim simdi.gunes ısıgı yine yuzume vurmuş.buyuk bir perde almalı odaya.ruya ile gercek arası bir yerdeyim.susamıs dudaklarım.yorganı uzerimden atmassam yine dalacam uykuya.televizyon acık kalmıs.sabah saatlerinde cizgi filim oynuyor.ruyamda tom jeri yi yakalamıs yiyordu ne alaka demistim simdi anladım.gozlerim ısıga alısamadı.corap pantolon vesaire her biri bir yerde.denize bakıyorum yada bakamıyorum.ısıgın yansıması.sabah gecen otobuslerin asırı gurultusu.kapıyı kilitledim demi cıktım acık mı kaldı paronayası.bahce serin.sabah sporu yapmalıyım.yok once kahvaltı yapmalıyım.
ogle arası.deniz kasabası.zengin semt.yatlar kac paradır acaba.bir yatım olsa adını ne koyarım.simdiden baslamalı dusunmeye.al bi sıkıntı daha hic yokken.gezinen yaslı turistler.son dakikaların sitresi.gunes yuzume vuruyor.tepelerde gorkemli evler.hızla gecen yuk gemisi.akdeniz gunesi adı.guzel isim.gecen gece gormustum.luks bir yatın adı yılkı.taktir ettim sahibini.bi paket sigara iki cikolata ne kadar borcum.fener yine mi yenildi.saglık olsun.
aksam cıkısı.yine yorgunluk.karnım tok.uykum cok.toplantı notları.is programı.mesai gerekli yine bu gece.sabaha hazır olsun talimatları saga sola.aksam serinligi.balık tutabilirmiyim acaba bir olta alsam.stajer balıkcı olarak su yaslı amcanın yanında baslayayım.bir el kitabı mı alsak.capari ne, derinlik kac metre, kefal e ne takılır, yogurt kovasının standartları ne,soguktan korunma yontemleri neler,en iyi marka kamıs hangisi, oltalar neden bir birine karısmıyor...kimse neden konusmuyor...bu ciddiyet ne...
geriye baktım bir sey yok acaba ilerde varmıdır...cok dusunen mi bilir cok gezen mi...

Pazar, Mayıs 15, 2005

deliliğin sınırları üzerine...

Yapılan eylemler yaşamın kıyısında dolaşmaya başladıgında deliliğin sınırlarıda belirmeye başlar. Aslolan kendini sınırda tanımlamaya başlamaktır. Korkudan arınmak, deliliğe bir adım daha yaklaşmaktır.
Tüm insanlardan uzak ta kendi varoluşunun tadını çıkarmaya başladığın noktadır delilik.Yalnızlık değildir insanlardan uzakta olma -gölgesi düşer sadece yalnızlığın- Uzak ta tanımlayabilmektir kendini delilik.Varolan en son bireysellik noktasıdır. Tüm bireysel varoluşun en renkli taraflarının, uzay somutundan uzaklaştığı dördüncü boyuttur.Düşünsel eylemin bile ulaşmakta zorlanacağı tecrit edilmiş bölgedir....

Uzakta olmak

Özlemin farkına varmaktır uzakta olmak. Özlemle yoğrulmamış uzaktalığın tanımı yapılabilir mi yada özlemeden neye uzak olduğunun anlamı varmıdır?

kaybedilenlerin gerçekliği üzerine...

Uzun zamandır mistik coşkuları biriktire biriktire gerçekliğin dışında umutlara sahip olduğumu,anlık hazları hep sonraya erteleyerek, geleceği beklentiler yumağı haline getirdiğim gerçeğiyle şimdinin gerçekliği arasında boğuşuyorum.Biriktirmekten , üretmekten ve paylaşmaktan yana tavır koymak gerekirken tüketmenin çoşkusuyla (çoğu zaman da müdahale etmenin gerekliliğini bilinçli yada bilinçsiz gözardı ederek) ilişkilerimizi hapishaneye çevirmekte usta olduğumuzu bir kez daha kanıtladık.Geçmiş yaşamlara bir alıntı olarak kurduğumuz hislerin güzel bir kandırmacayla kendimizi avuttuğumuz bir oyuna dönüşmesi , ego tatmininin güncelliğimizi belirlemeye baslaması, bir parçamızı daha kaybettirerek gösterecekti eksikligini...Üzülmek yerine direnmenin daha gerekli olduğu yeni bilincimiz olmalı...
Yaşananları inkar etmektense , pişman değilim demek herşeye rağmen yabancılaşmadığımızın bir göstergesi olsa gerek..!

Cuma, Mayıs 13, 2005

bilinç akışı

yağmur sıkıntısı,cigerlere işleyen nem,rüzgar,yaprak şıkırtıları,üzerim ince,taşlı yol,telaşlı bekleyiş,sigara dumanı,toz,dolu gecen minibüsler,yolu kesen çizgiler,kuvvetli esen lodos,çeşmenin uzerindeki desen,kahve ve çikolata,sahte sevinçler,çalmayan telefon,6.30 a kurulmus saat,uykusuzluk,ayağımın altında cıtırdayan yaprak,uzak evlerin tüten bacası,kiremit dizilişleri,bahcedeki traktor,derme çatma çitler,günün agarması,kapıda hala yanan lamba,sabah sessizligi,yol çizgileri,20 m aralıklı elektirik direkleri,5 sn de 6 direk,86 km hızımız,6 saat yolumuz,arabesk,sallanan araba süsü,dolan küllük,asfalttan yankılanan lastik sesi,ısınmıs su şişesi,bu kose yaz köşesi,turkuaz rengi deniz,kaybolan yıllar,boşa gecen dakikalar,tembellik,18 saat mesai,kapıda bekleyen fedai,gürültülü müzik,canlı ortam,bagırarak konusmalar,su katılmıs bira,su katılmamıs geyik,yuksek agaclar,uzun cimenler,dizlere kadar ıslanmıs pantolon,toprak kokusu,ölüm korkusu,dönüm noktası,pik deger,limit aşımı,beklenen deger,beklenmeyen misafir,gecen günler,ucurtma tutkusu,yuksek gerilim hatları korkusu,sehir hatları vapuru,çay simit sigara, rakı beyaz peynir kavun üçgenleri,saç ayagı,sobanın üzerinde kurutulan çamasır,kurutulmus ekmek,tereyağlı yumurta,pazar kahvaltısı,kucuk hesap bankası...

Salı, Mayıs 10, 2005

bosluga yazı yazabilmek

dertler derya olmus bende bir sandal
neredeyim bogazdayım, ruzgar neden her daim sırtımda, gecen buyuk gemiler ne tasır,karsı kıyı neresi,balık tutan adamlar kim ,bunların hic isi yok mudur yada isleri mi budur,bizim isimiz neden bu kadar zahmetli,dogustan sans denen bir sey varmıdır,cigerlerimdeki agrı neden,sigara saglıga ne kadar zararlı,memleket mi yıldızlar mı gencligim mi daha uzak... gelecek ne zaman gelecek yada gecmis ne cabuk gecti, bugun ayın kacı, bugun gunlerden ayrılık aylardan huzun sarkımıydı siir mi,bosluga yazı yazabilmek kolay mıdır , okuyanı yine kendi olabilmek zormudur,dahillik ile delilik arasındaki ince cizgi kac mm , sınırlar nerede baslar nerede biter , sınırları kim cizdi,bu duzeni biz kurmadık bozacak olan kim ( buda sarkımıydı siir mi sorusu yeniden ) nereye kadar tasarlanabilir hayat, teori pratik iliskisi hic yurumez mi , sikayet edebilecegimiz bir mercii varmıdır,kim nerede nezaman nasıl neden nicin den baska soru soramaz mı gazeteciler, siirin onculerimidir bes hececiler,hic uyumaz mı gececiler, kafiye sorgusu,duz yazıda kafiyeli yazma sevdasının adı aliterasyon mu iterasyon muydu,kafamı toparlayamıyorum,ne zaman geleceksin buraları gormeye bu yagmurları dindirmeye

Pazartesi, Mayıs 09, 2005

hiss-i kabl-el vuku

insanı karartan ve yalnızlıga iten ne varsa uzak olmadı bizden...
yuzumuz gulmedi
yuzumuz hep gulecti buna ragmen...
anlamlı kelimeler icimizi bogdu.
anlamsız muhabbetlerin muptelası olduk bu yuzden...
kelime oyunları oynar olduk
ogrendigimiz herseyi bozduk komiklestirdik anlamını saptırdık...
bir yalnızlık hikayesi aslında tüm bunlar
bir kacıs tarzı gerceklerden...
insanın kendine mektup yazması dönüp dönüp onu okuması
yalnızlığında otesidir....

Cumartesi, Mayıs 07, 2005

geciyor gunler omrumuzun baharı

uzak ne kadar uzak olabilir gitmeden...
nereye kadar sabredebilir insan..
başkaları gitmiş olur, gidince; Bir sen yakınsın uzakta kalınca