Çarşamba, Kasım 23, 2011

danalar gibi eğlendik

Kanka bu çiftliği babamdan devraldığımdan beri. Bir dakika mektuba çok hızlı girdim.Sevgili kuzenim ismail imamhatipli.Satırlarıma başlamadan önce selam ederim sana ve soranlara duyanlaraaa duymayanlaraa.Bu yazma işine biraz daha eğilseydim ilkokulda...ah şu eşşek kafam.Neyse ben içimden geldiği gibi yazayım.
Kanka oğlum çiftliği devraldığımdan beri pederden,bir çalışıyorum bir çalışıyorum ki sorma, sabah 5 de kalkıyorum. Akşam haliyle çok yorgun düşüp yatsı ile beraber yatıyorum.
Kanka olum işler bir yoğun bir yoğun anlatamam. Ne okuyacağım la demiştim ya sana, işte bu lafın altında kalmamak için paso çalışıyorum.Çiftlik hayatı daha basit oğlum.Sen sabah okula geç kalacam diye yardırırken afedersin, ben sobayı yakmanın teleşını yaşıyorum.Tavuklarım var kanka.150 tane oldu.Hergün 2 kez yumurta alıyorum, günde 300 yumurta.Çarp onları 25 kuruşla.Çarp işte, çarptın mı. O kadar para kazanıyorum günlük.Hem tavuğun ne masrafı var.Önüne koy yemi yesin, su içsin allaha baksın.Kanka dana işine girdim sonra, kurban bayramında 6 tane süt danası sattım. Buradan topladım köylerden istanbulda sattım.Dana başına 300 kağıt kaldı.6 tane vardıya yine çarp onları işte o kadar para kazandım.
Kanka süt yoğurt deyip geçme acayip işler yapacağım.Hem kazanıyorum hem eğleniyorum. Geçen merada dana otlatırken bir eğlendik bir eğlendik, istanbulda sen bu kadar eğlenemezsin iddaa ediyorum.Bizim kör çoban varya bu salak '' hacı abi ben kör mör bu işi iyi kıvırdım haa ne dersin'' diye sordu bana bende oğlum sen çok azimlisin bu azimle çobanların efendisi olacaksın dedim.Bu saf da inandı.Biz bi eğlendik bir eğlendik sorma.
Kanka, canım çok sıkılıyor.Okula yeniden mi başlasam.Sahibinden e ilan verecem satacam bu çiftliği komple.Sahibinden komple tesis diye ilan koyacam.Azıcık pazarlık payı vardır yazacam altına da.Kulağında olsun, duyarsan bana gönder iyi bir yatırımcı.
Öptüm kardeşim.Kankam.

Çarşamba, Kasım 02, 2011

Kısa replik

-Sörf tahtası üzerinde gidenin mi yoksa dalganın mı topa sahip olma oranı yüksektir.?
-Anlamadım?
-Kim kimi yönetir anlamında  dolu bir  cümle kurdum ama anlamadın, her zamanki gibi !
- Yaa yürü git kafamı ağrıtma...

Çarşamba, Eylül 14, 2011

entellektüel oturum

Entellektüellik hep tartışılan bir kavramdır benim çevremde. Entellektüel kişi nedir, kime denir, ne yer,  ne içer,  hangi iklimi sever gibi bir sürü argüman etrafında saatlerce konuşulan, baş geyik malzemesidir yıllardan beri.Entellektüel kişi ( bundan sonra entel olarak anılacaktır.) oturması, kalkması ile de bir çok noktada diğer kişilerden ayrışır.
Boynumuza o fuları taksak ( o yeşil fuları mı hahahah)  bizde komik durur adam takar cuk oturur, salaş bir canvas pantolan altına deri ayakkabı, üstüne şile bezinden yakasız gömlek giyip şöyle oturduğumuz zaman masada, elimizi koyamayız sağa sola, kollar fazla gelir bünyeye, kesmek ister insan birden bire.Hadi diyelim idare ettin durumu ama rahat olamazsın, igreti durur hatta iğreti hafif kaçtı iğrenç durur.Bütün bu biçimsel durumları yıllardan beri kotaramadığımızdan hep kot kazak gezip dururuz.
Gelelim esas meseleye, mesele şu ki entel adam herhangi bir söyleşi, röportaj,tartışma vs. bir yerde otururken bile ben entelim der.Tespitim şudur ki ; entel adam bacak bacak üstüne attığında üstteki bacağı diğer bacağına daima yapışık olur ve neredeyse aynı boyda gözükür karşıdan bakıldığında. Ayrıca koltuga öyle bir oturur ki belinden hafif kaykılır ve kalk demesen orda bir ömür geçirebilir. Rahat tavırlarına birde kolların birbirine kah bağlı, kah çenesinin altında, kah kahve fincanından bir yudum çekerken ( fincana bakmadan, tek hamlede parmağı fincanın kulbuna geçirip bir fırt alıp bırakmak)  gibi estetik hareketler eklendiğinde portre tamamlanır. Dersin bu adam entel hacı....
Hala aynı acı.....

Cuma, Ağustos 19, 2011

40 fırın ekmek

Güzel günler göreceğim, güzel günler geçiyor, anıları kaydetmek lazım adına başlattığım görüntü teknolojisi yatırımlarım hızla devam ediyor. Aslında yıllar önce ilk D-SLR fotograf makinamı aldığımda çıkış noktam iyi fotograflar çekip, bakıp, kendimle gurur duymaktı. Neyse çıkış amacımı revize ediyorum.Geriye dönüp bakabilir insan.Geçmiş deneyimlerinin amacının farkına sonradan da varabilir insan. İçinde insan olan hiç bir olgu bizden uzak olamaz.( konuyu dağıtmadan toparlayayım.)
Vakit ve nakit avantajlarından dolayı, internetten bir hd kamara alayım diye girdiğim amazon.com, son alış-verişimde beni içinde bulunduğumuz durumun farkına bir kez daha varabilmem açısından oldukça şaşırttı.( Kime yazıyo la bu) Kolayca aldığım kamera için- bu arada youtube dan da hiç görmediğim bir cihaz hakkında çektiği videolardan, nasıl kullanıldığına dair oldukça faideli bilgiler de edindiğimi belirtmeden geçemeyeceğim-satıcı firmaya attığım teslimat süresinin erken olması hakkındaki ricamı anlatan maile, anında cevap gelmesi ve akabinde değişik alternatiflerin bana sunulması, hatta order amazon.com üzerinden standart kargo ücreti ile çıkmasına rağmen, benim seçtiğim kargo teslim süresi için, site üzerinden başka bir ürünü almamı sağlayıp, o para ile kargo ekstra ücretini ödemeleri, tüm bu işlemlerin aradaki 7 saatlik farka rağmen, mail üzerinden halledilebilmesi ve finalde fedex in internet sitesinden kargonun nerede olduğunu takip edebilmemi sağlamaları bana şapka çıkarttı.
Öte yandan bu işlemler yapılırken kredi kartımla ilgili bir konuda gece aramak zorunda kaldığım ve 15 dakika bekledikten sonra, karşıma çıkan sevgili çağrı merkezi çalışanı bana ticari kartım olduğu icin sabah 9-5 arası işlem yapabildiklerini söyleyince 40 fırın ekmeği kimin yemesi gerektiğini anladım. Ben yedim.Sinirden. ( Küfür olmasa patlar insan )
Dünya interneti kullanıyor, hemde en verimli şekilde, biz facebook da dünya birincisi olalım, aptal salak videolar paylaşarak, bilmem ne için 100.000 kişi bir araya gelelimle kandıralım kendimizi.

Pazartesi, Temmuz 25, 2011

değişenler

-hayat başta, bütünüyle...
-nasıl?
-Sevdikleri ile beraber mutlu huzurlu bir ömür geçirmekten başka ne ister ki insan
-Sevdiklerin de değişir.
-Sevdiklerin değişmez, kişiler değişir.
-Kişiler değişir anladık ama sevdiğin şeyler de değişir.
-Bir nasıl da ben derim
-Dondurmayı severken birden sevmez karpuz seversin
-Oralar çok sıcak galiba bu mevsim
-Evet
-Burda kış yaşanıyor ne ilginç değilmi tabiat
-Güney yarım küredesin anlaşılan, coğrafya öğretmenim beni yanıltmadıysa
-Aşağı yukarı
-Sıcak su ile soğuk suyun karışmadığını gördüm geçende duş alırken
-eee
-Boy abdesti alasım geldi
-Hemen geyik
-Bizde böyle
-Değişmeyen tek şey değişimdir ve aynı derede iki defa yıkanılmaz
-Ben yıkanıyorum, misal çocukluğumuzdaki dere aynı dere ve hala yıkanabilirsin istersen
-Ama yıkanmıyorsun dimi artık.
-Evet
-O zaman demek ki yıkanılmıyor.
-Aslında yıkanabilirim ama cocukken yaptıklarına simdi ne gerek var diyerek ket vuruyorsun.
-Ket?
-Ket vurma işte, engel olmak gibi birşey, hep kullanmak istediğim cümle listemdekilerden....
-Hazırlıklısın her daim. Listeler falan. Cok içten pazarlıklı gördüm seni.,
-Bilirsin bir cümle duyarsın saklarsın yeri gelince kullanayım gibi.
-Ne var başka
-Muaffak olursun işallah demek isterim konuşmanın bir yerinde karşımdakine
-Muaffak olursun umarım bu kafa ile.
-Değişim diyordun ya
-Uykum geldi.
-İki muhabbet edemedik yine, dağıttın gittin konuyu
-Değişim dinamik süreç içersinde, kendi mutlak mantığına oturur.
-Bunu düşünerek uyuyacağım

Cuma, Temmuz 15, 2011

sadelik

Geçmiş yazılarıma bakıyorum da sonraları onları okuyamıyorum. Çok karışık geliyor, gözlerim yoruluyor, dikkatim dağılıyor çabucak. Halbuki sadelik öyle mi ?
Lisede edebiyat kitapların Nurullah Ataç ın denemelerini okur birşey anlamazdım. Adam dil, edebiyat, yalın anlatım der durur, ben hep seni düşünürdüm. Halbuki biraz anlamaya çalışsam belki bugün bu noktada olmazdım.
Sonra Bilge Karasu abimizin dünyasına rastgele girdim. Billur gibi bir dil falan diyesim geliyor ama tabirin kendisini sevmediğimden, ve de entellektüel bilgiden yoksun olduğumdan, inanılmaz diyorum sadece. Bir kelam sorsalar adamdan yana bana, al, oku, ak derim. Karşımdaki etkilenir tabi ama ben gerisini getiremem..Niksar da evimizde, küçük bir kuş kadar hürdüm.
Konuyu dağıtmadan, sadelik üzerine yazdığım deneme ile devam edeyim. Herşeyin sadesi makbuldür. Bugün sade maraş dondurmasının verdiği tat hiç bir dondurmada yoktur. ( Çok iddalı oldu bu cümle, bu satırları yazarken, cremario milano'da sevdiceğimle yediğim dondurmalara haksızlık mı ediyorum acaba diye düşünmeden edemedim. hele kavunlusu öfff) .Kamyonlar kavun taşır.
Sadelik konusu ile ilgili diğer örneklemelere dönersek, aslında basit her zaman güzeldir. Basitlik ve sadelik- yalınlık-her daim ilgi görmüştür. Ama biz bunun farkında bile olmayız çoğu zaman. Ambalajındaki sadelik, doğru renklerle kullanılıyorsa satılamayacak raf ürünü yoktur marketlerde misal.Aynı şey yazıda da geçerli.Sonra alem değişiverdi.
Mimaride de aynı yaklaşımla gözü yormayan, kullanıcının mekanda kendisini rahat hissettiği, simetrik ama aynı zamanda işlevsel tasarımlar,birbirini tamamlayan ancak birbiri üzerinden bütüne ulaşabilen düzlemler insana ferahlık hissi veriyor.Ayrık planlı, ama bir düzen içersindeki mekanlar, insanın madde ile olan ilişkisini adeta tamamlar nitelikde değil mi sevgili okuyucu. Ayrı su , ayrı hava, ayrı toprak.
Mevsimler ne çabuk geçiverdi, unutmak unutmak unutmak...

Çarşamba, Temmuz 13, 2011

gelişen internet teknolojisi hakkında

-Saçma sapan bir başlık olsada, içimdeki düşünceyi ortaya çıkarmak, duraksadığım anlarda başlığa bakarak haa tamam deyip devam edebilmeme yardımcı olması açısından kalmasını yeğliyorum.
-buyrun efendim söz sizde
- Moruk ( bunu montajda çıkarabilirsiniz ama ben sana bir yakınlık duyduğumdan cümleme moruk diye başladım.Değerini bil.Şımarma.) internet mecrasına ilk girdiğim yılları hatırlıyorum da. Şimdilerde herşey çok farklılaşmış.
-Konuyu biraz daha derinleştirebilirmisiniz, hemen heyecana gark oldum.
-Sabırlı ol.Anlatıyorum evladım. Üniversite yıllarıydı, sene 97 falan. Okulun kütüphanesinde toplasan 20 bilgisayardan internete girilebiliniyor. O zamanlar mirc diye bir chat programı vardı, biz interneti o zannedip mal gibi bakardık ekrana, bir de hotmail den mail adresi almıştım ama mail falan atmıyoruz kimseye.Bilmiyoruz atmayı.
-Oooo çok sürükleyici bir serüvene doğru gidiyoruz.
- Mirc da ''asl'' falan öğretmişlerdi bize, paso millete asl falan diyip karşıdan bir şeyler gelmesini beklerdik.Zaten sıra ile kullanılıyordu internet, 1 saat süre sonunda tepene biri dikiliyordu.'arkadaşım süren bitti der gibi '' .Sonraları Altavista'yı öğrenmiştik ( simdi ki google hesabı ) arama yaparak yabancı sitelere giriyorduk.Tabii hızlar berbat, bir resim 1 saate açılıyor felan.
-Dayanılmaz heyecanlı, inanamıyorum.
-Lan makara geçme benle ağzının üstüne çarpacam bi tane.
-Yok hocam devam et, saygım sonsuz.
-Neyse hafız, gel zaman git zaman, internet gelişti tabii, gelişmeleri simdi anlatmama hacet yok. Lakin asıl söyleyeceğim şudur; Blogger olma, bir şeyler yazma hadisesi bende 6-7 senedir var. Simdi olay öyle bir hale gelmiş ki insanların kendini ifade edebildiği tek mekan internet haline gelmiş nerdeyse. Şöyle bir bakıyorum bloglara, twitter, facebook, falan filan, herkes kendisini bir şekilde ifade etmeye, hayran toplamaya, hit almaya odaklamış. Ne kadar iletişimin yüksekse o kadar adamsın durumu olmuş.
-Çok çarpıcı eleştiriler, olağan üstü.Ancak sizde yıllar sonra blog sayfanızı yenilediniz.
-Aslında ben blog sayfamı da değiştirmeyecektim de baktım uyarı falan mesaj bişeyler çıkıyor, mecbur sayfa düzenimizi değiştirdik. Ama başka bloglara bakıyorum, yanda şarkı çalıyor, ordan fotograflar akıyor, tweett yazıları bir yerden yükseliyor, bu ne kardeşim diyorum. Takip etmiyorum zaten, gözüm ağrıyor. Sade olsun yazılar, yumşak yumşak okuyayım istiyorum.
- Üstad kırdın geçirdin beni çok keyifli çok çarpıcı bir röportaj oldu.
-Dalga mı geçiyon ciddi misin anlamadım, o yüzden bir uzaklaş yanımdan.

Pazartesi, Haziran 27, 2011

Doğum Günüm

32 oldum, zamana çentik düşmek için bir iki satır yazma bahanesi ile geldim.Oturdum karşına.
Yazacak havam da yok.Yıllar geçiyor, kuşlar uçuyor hala... Sevdiklerimle beraber nice uzun yaşlarıma...Amin.

Perşembe, Mayıs 26, 2011

His senedi

-Bir yerden, çok önceden geçtiğin bir yerden yeniden geçerken, aklına bir his bir duygu gelir ya, o zamanlar böyleydi dersin.Sonra o tarihte kim varsa hatırında kalan, aramak istersin. Aradın diyelim.Naber abi nasılsından sonra, ben buradan yeniden geçtim, hatırlarmısın şöyleydi, şöyle bir hisse kapıldım diyemezsin. Hadi diyelim dedin, ben şöyle hissettim diye, karşındaki haa falan der.Sende zaman ne çabuk geçiyor diye bitirisin cümleyi.Sonra anlarsın ki tüm anıları sen sadece kendi belliğinde yaşarsın.Yaşlı insanların geçmişle hesaplaşması böyle bir şey olsa gerek. Hele bir de artık arayacak kimsende kalmamışsa, hüsran bir kat daha artar.
- Tesbitin çok doğru moruk. Yalnız konumuzla ne alakası var.
- Muhabbete yeni bir soluk katayım dedim.
- Abi sende nasıl bir kafa var ben çözemedim.
- Neden abi, bildigin kafa işte
- Borsa diyodun, imkb100 diyodun, direnç seviyesi, tepki alımı falan derken, senden Dowjones ile ilgili yorum gelecek diye beklerken, ne alaka şimdi
- his moruk her zaman lazım.Bak hisse senedin de bile his geçiyor.
- Çayları öde kaçalım.
- Senin gibi bir adamla ne işim var benim

Salı, Mart 15, 2011

kapatma kararı üzerine

Düşünmedim değil '' bu site kapanırsa nolur diye '' hatta bir dönem harici belleği neden aldım ki, saklasam ya sitenin kopyasını sayfa sayfa demişliğim var, ancak serde tembellik olunca bir kaç sayfayı kopyalayıp, sıkılmıştım. Kadere bırakır ya insan ( üstelik tembelse bir de ) aman kapanırsa kapanır, giderse gider yazılar, kısmet diyerekten geçmiştim bu paranoid düşüncelerden.
Günlerden bir gün , siteye erişim engellendi dediklerinde şaşırmadım, açılır bir süre sonra dedim, açıldı.Zaman herşeyin ilacıdır lafı nasıl da doğruymuş meğer....
Sözün özü; bloguma dokunma türünden eylemleri sevmesemde, insanın ilgilendiği bir şeyin başka birileri tarafından engellenmesi zoruma da gitmedi değil. Adamın biri ligtv den maç yayınladı diye ben burda kendi kendime mektup yazmaktan neden mahrum bırakılıyım ki, dimi ama..Haksızmıyım...Kelebek kanat çırpsa amerika kıtasından, türkiye de blog kapanır, kar yağar, tsunami olur demişti biri geçenlerde, bırak hocam ya demiştim.Büyük sözü dinlememiştim örtmenimm.

Cuma, Ocak 07, 2011

hayat

Uzun zamandır aklımda var birşeyler yazamadım, çıkış noktası yeni yıl, yeni umutlar, yeni şeyler olan bir yazı da yazılabilir bu noktada.Aslında lafı geveleyip durmamın asıl nedeni, hala yazabiliyorummuyu denemek. Bugün word olsun excell olsun öte yandan küçük not defterleri büyük kareli defterler ile dolu olan hayatımda kendi hissiyatlarıma dair karalamalardan kaçınarak, bu ne olduğu ve olacağı belli olmayan bir internet sitesine yazmayı uygun görüyorum.Geçenlerde düşündüm de bu kadar senedir yazdığım yazılar burada duruyor ve bir gün adamların işine gelmezse ve kapatırlarsa siteyi o kadar yazı güme gidecek diye düşündüm.Pratik olarak bütün siteyi arşivlemek mümkün ama ancak bu obsesiflikte bir insan olamadım hiç.( öyle kişilere özendiğimi ve bir gün süper düzenli ve titiz biri olmayı istediğimi de yeri gelmişken belirteyim.)

Günler günleri kovalamakta ve şehre yine akşam hüznü çökmekteydi, bağbozumu çoktan bitmiş, arı kovanları ile dolu kamyonlar yollara düşmüştü.Gibi zaman belirtip aynı zamanda okuyucuyu öykünün atmosferine ısıtan vurucu başlangıç cümlelerini çok severim.

Bu bakışlardaki kin ve nefret duygusu, yıllar önce babasının köy meydanında muhtarla yaptığı o hararetli tartışmanın evvelindekilerle aynıydı, gibi okuyucuyu noluyo lan? babası mı? ne köyü? bu bir metropol öyküsü değilmiydi? , lost musun mübarek diye kıllandıran cümleleri hiç sevmem.

Kır çiçeklerinin büyülü kokusuyla harmanlanmış rüzgar, göz kapaklarıma hafif bir serinlik ve mutluluk üflüyordu, ayaklarımı ıslatan ırmaktaki suların şırıltısı ve göz kamaştırıcı rengi, kendimi güzellikler ülkesindeki prens gibi hissetmemi sağlıyordu, gibi süper pastoral cümleler beni acayip yorar. Gerçeklik duygusundan yoksun bulurum bu tür söylemleri ki istisna bir kaç manyak dışında kimse böyle bir kafada yaşamıyor hayatı.

-tamam da bize ne faydası var hacım ?

-neyin ?

-Şunu sevmem bunu severim, otur kendin yaz bakalım o kadar kolay değil bu işler

-ya ben kendi kendime anlatıyordum sana noluyo?

-iyi tamam sustum.