Pazartesi, Aralık 11, 2006

you're in the army now

bahara kadar...dönünce ( donebilirsek ) yine buralardayız.hayat devam eder.su akar.çiçekler açar.kuşlar öter.yazı biter...

Cumartesi, Kasım 18, 2006

kendi kendine konusmalar 1

bir tek seni tanıyordum.ben seni tanımadım zannedersem.zannetme.bir soru soracağım izin verirsen.verdim.bir kardan adam diger kardan adama ne demiş? güneş çıkıyor galiba terlemeye basladım ben mi demis.hahaha.hayır havuc kokusu alıyorum demiş.haha.benim cevabım daha komik ve yaratıcıydı itiraf et.etmiyorum.ısıkları sen mi sondurdun neden tunca benziyor mermer.algıda değismezlik olsa gerek.cocuklardık parlak yıldızlardık o zamana ne diyorsun,sence bu yargıda bir uzaylı çağrısımı yok mu ? bende eski hatıraları çağrıştırdı uzay falan degil.hem ben inanan gruptanım o acıdan bakıldıgında bi sıkıntı yok.muhabbetin de hic çekilmiyor senin.ben yatıyorum iyi geceler.bende yatıyorum.sana da iyi geceler.sabah kim kimi uyandıracak once.sen uyandır beni saat 8 de.ben saati yine 8.10 kurayım nolur nolmaz.tabi dunyanın bin turlu hali var. once tedbir sonra tevekkül biliyorsun. bunun bunla ne alakası var. acıkca bu essegi saglam kazıga bagla durumu.sussss

Perşembe, Ekim 05, 2006

dede

öğle vakti...balkonun duvarına yetişemeyen boyumla aşağı bakıyorum. korkup saklanıyorum. bakkalın önünde sandalye de oturmussun. takım elbisen var üzerinde.babandan kalma gazi madalyan, gögsunde. babam evde yok. annem korkmayın diyor. allah zannediyorum seni.suratına bakamıyorum. eve telefon açıp, ablamla beni aşağı çağırmışşın. bişey yapacak bize diye korkumdan dizlerim titriyor. annem de ondan korktuğu için bizi kandırıp gönderiyor yanına.'' size elbise almış, çikolata almış onları verecek, sevecek sizi'' diyor.dizinde otururken titriyorum. yukarıya, balkondan bakan anneme bakıyorum. güneş gözümü alıyor. ağlıyorum. tuzla karışık çikolata yiyorum. yemezsen eğer dover bizi demisti ablam.yiyorum.çocukluğumun en kötü çikolatası.
gece vakti...polisler kapıda.babam askerde.ben ilk okul 1. sınıfta.annem karakolda.dedem başkomserin yanında. ihtilal de evde saklanan silahları var diye ihbar etmiş. annemin abisi azılı teroristmiş. babam onu dinlemezmiş,simdi cezasını ailesi çekecekmiş, yüreğinde sevgi bitmiş...

tepedeki ev...3 katlı kocaman bir yapı. tasarımı kendine ait.gereksiz büyük odalar.biçimsiz mimari. dinlememis kimseyi. tepeye dikmiş evi...drakulanın şatosu.dedemin uzun paltosu. bahçesindeki meyva ağaçlarından meyva yemek için gizlice girerdik. bizi görürse öldürecek zannederdik. murat deneyimliydi bu işte. biraz erik biraz elma biraz da vişne...

muratın cenazesi...bir tek onu severdi 9 torunundan. bir o korkmazdı ondan.tepeye tırmanan yoldan geliyordu, kendi kendine bağırıp çağırıyor ağıtlar yakıyordu.babamla yanyana duruyorduk. babam ağlayarak yoluna çıktı. ilk kez boynuna sarılacaktı belki de . babamı iterek yere düşürdü. tepedeki ev başıma çöktü.

telefon görüşmesi...çok hastalanmış. ölüm döşegindeymiş.babam ettiği yeminlere aldırmadan yinede yanına gitti. ablam sende git dedi. gidemem. göremem onu o şekilde. herkesi yanına çağırıyormuş.affedin beni diyormuş.affettik seni dede. affedilmeyecek bişey yok. ufak bir hasar vermissin bilinc altıma . senin canın sağolsun...

Cumartesi, Ağustos 19, 2006

...

yokluğun eskimiş bir şarkı
yokluğun buruk bir veda
yokluluğun yokluğundan daha büyük artık...

Pazartesi, Temmuz 17, 2006

git-mek gel-mek

gitmek gidene mi kalana mı zor ?

giderken, gelirken geçtiğim yerlerden geçiyorum.izleri siliyorum.ne için gittiğimi bilmiyorum.ayrılık saati gelmiştir herhalde.gidince gittigimi unutuyorum.bir daha ki gelişim için çarpıyor kalbim.sonra yalnızlık bastırıyor.kalbim sıkışıyor. sabrediyorum. ağlamıyorum.parmaklarım uyuşuncaya kadar.
sonrası hiçlik sonrası yokluk...

kalınca gidişini izliyorum.ne için gittiğini düşünüyorum.saate bakıyorum.kaybolunca otobüs gözden, gittiğini unutuyorum.ne zaman geri gelecek diye hesaplıyorum.sonra yalnızlık çarpıyor yüzüme.kalbim yine tuhaflaşıyor.sabrediyorum.parmaklarım uyuşuyor.ağlıyorum.sonrası varlık sonrası çokluk....

Pazar, Temmuz 16, 2006

tedirgin

kimse görmedi seni
bilen yok bu şehirde
öyleyse neden
gözlerini kaçırman

uzaklara bakanın yakını olmazmış
ne olur uzakta hayaller kurma

Cuma, Temmuz 14, 2006

ardıma baksam gölgem görünmez.hikmetinden sual olunmaz...

Cuma, Haziran 30, 2006

Denizi yakın bil

Uzaktasın
günlerin yorgunluğu
yolların uzağı düştü bize
Sormaz ki zaman kimseye
Çabuk mu geçeyim diye

Özlemin ağır bir yük üstüme

eskitme gözlerini
bak denize …

Çarşamba, Haziran 28, 2006

28

küçücük doğum günü pastası, odada mumlar,evde çalınan ilk müzik, ne kadar sevimliymis aslında evim,yine mükellef bir sofra, süper içkiler, 2 gün boyunca harıl harıl safari aramalar, oda da ki sessizlik, nazan öncel çalıyor yine, mumlar akıyor yere- tv nin üstüne, sigara külleri yere atılmaya başlandı, pencereden sırtıma vuran serinlik, sağlığa mutluluğa ve hayata kaldırılan kadehler.iyiki doğdun dediğini gözlerinden anladığım sevgilim....
anneciğin doğum günü bir önceki gün.ikisini bir arada cıkarırız hep, onun için benimki gümbürtüye gider, doğum günümü hatırlamadığım seneleri hatırlıyorum.adapazarında tavuk kesip üstüne mum diktiğimiz günleri, geçen günleri...hayat güzelmiş, güneş doğarmış,gemiler geçermiş, çiçek açarmış, kuşlar uçarmış...

...

Bir avuç sel oldu yalnızlığın
Belki bir şairin diline dolaştı
Bir akşamüstü belki
yorgun bir kahvede çalan radyonun sesi oldu
Gizlice ağlar belki yanıbaşında...

Salı, Haziran 27, 2006

...

yağmurla birlikte seni beklediğim geceler
şarkılarım sigaram
sabahlar bile kesti selamını
dayanılmaz oldu sensizliğim
gel artık...

Cumartesi, Haziran 24, 2006

...

...geldim sana
özlemle bekleyen ellerine ...

Cumartesi, Haziran 17, 2006

ortaya karışık

gelmeyin üzerime, alışık değilim kurduğunuz ilişkilere,kurallarını benim koyduğum dünyaya böyle müdahele edemezsiniz, buna ben izin vermem.tembellikle suçlayamazsınız beni, çalışarak buralardayım. sistemsiz olabilirim ama bu düzensizliğin içinden çıkabilecek kadar da zekiyim.bu benim seçimim.hem size sormadım neyi nasıl yapacağımı.akıl vermeyin bana, bunu kaldıramam, nasihat derseniz buna başkalarına anlatın.beni rahat bırakın.bana dokunmayan yılan ne yaparsa yapsın.ben yılana dokunuyormuyum.
kader denilen şeyle sınanıyorum.bunu kendim mi istedim bilemiyorum.hayat denilen şey aslında çok basit bir kaç hamleden mi ibaret.açılışı standart yaptık sanırım.vezirin önündeki piyonu iki kare ileri götür dediler öyle başladı herşey.çoban matını yemek en büyük korkumuz oldu, onu atlattık mı oyunu kaybetsek de gam yemez olduk.oyunu bilmeden başladık.dereyi görmeden paçaları sıvadık, ayağımızı yorganımıza göre uzattık, boyumuz uzadıkça yorgan yetmez oldu.büzüldükçe büzüldük.üzüldükçe üzüldük.
fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil şarkı bestelemek istiyorum, aranjman da olabilir.satıp malı mülkü, bir flarmoni orkestrasında obua çalmaya mı başlasam acaba? kim akıl verecek bana allahtan başka...

Pazartesi, Haziran 12, 2006

ölüm

gagasında bir türkü
dalgın uçarken
birden önüne dikiliveren duvara
çarpan serçe
şarkısına yıllardır aradığı adı buldu...

Cuma, Mayıs 26, 2006

bir yıl sonra

bir sene geçmiş az once farkettim.bir sene once bir link vesilesi ile tanısmıstık blog denen hadise ile.önceleri kağıtlara yazıp, sonra bazılarını yırtıp attıgımız geçmişimi sanal bir belleğe kaydeder oldum.hoşuma gitmeye de başladı zamanla bu iş.burdan oraya haber veriyordum sanki.kimsenin duymasını beklemeden.bir kaç dakika kopup yaşamdan, yaşamın bizde bıraktığı izleri yazıyordum.
deniz kıyısında sabah saatlerinde görebileceğiniz küçük izler.dalgalardan kaçabilmişse,izini hala koruyabilmişse görebilirsin.görmek istersen elbette.ben görmek istemiyorum.hiç bir iz kalmasın aklımda.ama olmuyor.doldurdukça bu sayfaları yenileri geliyor.
basit bir iş basit bir hayat yaşamayı isterdim.belediyenin bahçesine bakan bahçıvan gibi mesala.ellerimde diken izleri olsun.sabah erken saatlerde çimleri sulayayım.öğlen hiç bişey yapmadan sıcağın geçmesini bekliyeyim.büyüttüğüm çiçekleri seveyim.telefonumun arka plan ekranında diktiğim hanımellerinin resmi olsun.hayatımda hiç bir şey resmi olmasın.kızımın adı çicek olsun.ellerim toprak koksun.renkli taşlar dan yollar yapayım çimenlerin arasına....
bugun yine cuma.yine toplasan bir dünya işim var.havada serin.gideyim taksime.iki tavla oynayayım.iki bira içeyim doktorla..Deyme tabip deyme gönül yarama, dermansız derdime derman arama

Pazar, Mayıs 21, 2006

...

kalabalık , denizin sesi geliyor akşama doğru
sen geliyorsun
beklemiyorum...

şimdilerde yok artık
o günlerden kalan gülüşmeler...
kabuklarımız daha sağlam artık
korkmamıza gerek yok ya nasıl olsa kimse geçemez.
ihtiyar hallerimizi yaşıyoruz ya nasıl olsa hepimiz öleceğiz.
şimdilerde keskin düşlerimizden geniş hayallerimizden eser yok,
daha yorgun daha küskün zamanımız,
daha bir birey olduk galiba kimsenin özlemine ortak olmaz olduk.

şimdilerde sen yoksun.
kalabalık,uğultulu akşamüstleri
bırakmıyor peşimi dargın bir sızı.

rakı masasında yaşam varvasyonları

tavlanın başına oturduğumuzda saat 8 e geliyordu.ben boğazı motorla geçmiş,kendimden geçmiştim.sıkıntılar ardı ardına gelirken,ruhsal rahatlama metotlarından içmeyi ve kumar oynamayı seçmiştim.daha yakın olduğum halde katabolism benden önce gelmişti.demek ki onun daha çok ihtiyacı vardı buna.bir el classico olan mücadele başladı.2-o yaptı doktor.2-2 yaptım.3-2 yaptı doktor.3-3 yapınca maçı,taktik gereği biraz lafa tuttum onu .saldırganlığını yatıştırıp saldırıya geçmenin vakti geldiğinde başladım tekrar.4-3 yapınca maçı doktor telaşlandı.o kadar panik oldu ki bana vur kaç yapmayı bile teklif etti utanarak.psikolojik olarak çöktüğünü gördüğümden, artık maçın kesin benim olduğunu da anladığımdan izin verdim bu saygısızlığa.durum 4-3 ken oyle uzun bir oyun oldu ki, doktor kan ter içinde, zaman zaman allaha dua veya beddua ederek ( bunu bile yaptı ) maçı 4-4 yaptı.ama kafadan kaybetmişti.son eli oynarken, benim tüm pul varvasyonlarımı korkarak izledi.ve acı son.mars a gidip gelmis kadar yoruldu.oyun 6-4 bitti.hesabı ben ödedim.oda istavrit den aldığım karasu ve nobakov un hesabını.nobakovun kapağına yine bir klasik olan, o anki hislerini yazdı.sonra ılık bir bahar akşamında kurulduk bir rakı masasına.açık havada.tokuşturuldu ilk kadehler.sonra yaşam varyasyonları yazıldı bir peçetenin kıyısına...
P: kaçış planları yapıyorum
K:kaç sene ömrümüz kaldı
K: neden kurtulamıyoruz bu anlamsız baskıdan
P : ömrümüzün eziyetleri neler
K: hep birşeyleri ertelediğim için kaçırdım zamanı, şimdilerde yaşamı erteliyorum
P: yaşamak eziyet, bu garson dışında kimseye hesap vermemek isterdim
K: ah bide rakı şişesinde balık olsam
P: kim bilir kaçınca kez konuştuk bunları görüyorum ki güneşin altında yeni bir şey yok
K: peynir güzelmiş be usta
P: çekelim baba,ince dayan
K: hayatta karar vermek her zaman zordur ama emin ol ki karar verememek hepsinden kötü
K: senin ne zaman tatilin olacak nedir bu çalışma olayı sende ben anlamadım.
P: sen bana yanlış yaptın
K: bırak bu serhoş muhabbetlerini....

Perşembe, Mayıs 04, 2006

just in time

satırlar arasında kalan şeyleri mi arıyorum.geriye mi bakıyorum sürekli.geride bişey olmadığı halde.sevemezmiydim seni bütün bunları bilmeden.simdilerde bir söz canımı acıtır.bir bakış kalbimi yerinden çıkarır. duymak istediklerimi duymak için mi ısrar ediyorum.inanmak mı istiyorum, kendi yarattığım şeylere.olmayınca mı kızıyorum.
güneş tepede yine.nasılda esiyor rüzgar.ağaçların yaprakları bu kadar taze olmasa, kopacak gibi dallarından.zamanlamanın önemi bu mudur? şartlar değişince, senin de buna dayanacak gücün olmadığında yeniliyorsun galiba.yenilmek istiyorsun belki yenilenmek için...
uzun yol yapasım var yine.bişeyler çekiyor beni yine.dayanmalıyım.zamanlamayı iyi yapmalıyım.biraz akıllanmalıyım...

...

kim kaldırdı gecenin bu saatinde yatağımdan
hangi şarkı aklıma geldi
yorgun insanların kısa geceleri işte.

aklıma geldi bak , sen olsan şimdi sevişirdik sabaha kadar
ne kadar uzaktasın...
Tam sigarayı bırakacak zamanmış
çay demleyeyim bari...

kasetlerimi buldum geçen gün
kasetten birşeyler dinlemeyeli uzun zaman oldu
hemen onları kurtarmak için bilgisayarımın ruhsuz mp3 çöplüğüne aktardım
tadı mı yok eskisi gibi müzik dinlemenin yoksa şarkılarmı tatsız
30 a yaklaştıkya geçmiş özlemleri ortaya çıkmaya başladı
özlem mi güzelleştiriyor o günleri
yoksa güzelmiydi eskimiş günlerimiz bilmiyorum .

neyi farkettim , kendimle konuşuyorum ve çoğul hitap cümleleri kullanıyorum
belli ki birileri okurken özdeşlik kursun istiyorum
tabi içinde kendi şizofren hayatımızın kalıntılarıda yok değil
olsun kendi kendimin sanrısı olmak bilinçaltımın sanrılarıyla uğraşmaktan daha kolay
en azından kendimi daha iyi tanıyorum bilinçaltıma göre.
Abuk mu gecenin bu vaktinde bunları düşünmek
yorgun insanların depresif halleri işte.

...

Gece sevişirken sabahla
bir dokunuşa doyar tuza ten
haykırır özlemini sabaha.
Gerçek bile değil oysa
dudağa dokunan öpüş
bir anlık kanda sıçrayış
gecelik aşklarını yaşar azgınca.

Ve aşk hala bedensiz yaşanır.

Çarşamba, Mayıs 03, 2006

otoban

yürüsek çimenliğe kadar. buraya otursam lekesi cıkar mı pantolana çimenin.bu erik ağacı sanırım ama şimdi yenmez çok ekşidir. toprak kokusu burnumu sızlatır. acaba toprak mı çekiyor beni. allah korusun.korur mu ?
gece...otabana çıkalım.orta şerit şimdilik iyidir.amma çok kamyon var bu saatte.gebze diyor izmit diyor.bolu dağına kadar gidelim.güzel bir kanal bul.hızlanacam birazdan.sol şerit sanki daha dar geliyor bana.bak bu 4, bundan sonra 5.kaç kilo bu araba.bunun arkasına biraz ağırlık atsam aslında savrulmaz.dördü de çeksin dört çekerse.ben sana beş çekerim şöförlükte.bak bu hızla giderken, ayağımdan çıkarır çorabımı torpidoya koyarım sonra tekrar giyerim.delirtme beni.ben görüyorum onu. ne zaman yavaşlıyacağımı öğretme bana.kadrana bak.bizim de canımız var, can taşıyoruz burda.bu kamyonlar da ne var acaba? gişelere yaklaşıyoruz. istanbuldan çıkmayalım bari. bolu dağı seferini sonra yaparız.hem yarın işe gidecem.hiç para yok ne yapacaz. kaçak mı geçsek.kaçalım be buralardan.gidelim.tüm gişeler bizden alacaklı olsun. dönersek veririz...ya dönmezsek. o zaman devleti dolandırırız.o kadar hizmetimiz oldu dimi.oldumu? bilmem...neyse bas gaza.şöförsem basarım gaza, aşıksam vururum saza. o zaman saz almalı tez elden.turneye çıkararsam hem gaza basar hem saza vururum nasıl fikir.ben begenmedim.bende...bi atm bulda para çekelim.hararetim var.bi de bana sor....amma da korkaksın bee...

Çarşamba, Nisan 19, 2006

alış-veriş

hiç inmek istemiyorum otobüsten.köprüden önce son durak olmasa, geçivericem karşıya.buyuk bir alısveris merkezinin onunde atıyor seni otobüs.mecburen giriyorsun.vakit geçsin.ısıklar, mağazalar, vitrinler, inenler, çıkanlar, yiyip içenler, ne alabilirim diye aklımdan geçiyor. yalnızlığın ilacı alış-veriş miş meğer. kadınlar bu yüzden mi çok seviyor alışverisi, onlar da mı can sıkıntısından alıyorlar bir sürü şey. ilgimi çekmedi hic bir sey. bahar da gelirken yeni seyler giymek ister insan. ama yıkatmak için gidemediğim için eve, bir sonraki gün giyecek bişey kalmadı evde diye, aldım bi tisort kendime hediye. mor rengine vurulduğum tisortu de sevgilime..
mmigrosu görunce uzun zaman gecer burda diye daldım iceri. dergi standından basladım sepeti doldurmaya..bu gece cokkk uzun olacak sanırım.
dahili yayında calan radyoda ispanyolca bir şarkı başladı.yönümü içki stantlarına çevirdim hüzünle.cerez merez de almalı. dondurulmus seyler olsun, hazır olsun mumkunse. evde yemek hazırlama seramonisi kısa sursun, yoksa istahım kapanıyor. cikolata bol olsun. selpak mı iyi solo mu? bu cöp sepeti isime yarar mı ? sallama cay alayım. eve alıskanlıkla aldıgım kuru çayı anneme götüreyim,kim yapacak onu. kullan at bardak alsam cok mu ruhsuz olur? kullanıp atayım mı herseyi? agırlık yapmasın tortusu geride...-migros club kartınız var mı ? -hiç olmadı-almak istermisiniz ? -istemem. -bi imzanız suraya. -kırmızı kalem verdiniz mavi kalemle atılmalı imza resmi evraklara. -efendim. -bişey yok, kolay gelsin..
bulasık birikmis.ev kirlenmis.yatak bile dagınık.soğuk bira acalım direk.toplarız nasılsa .toplarmısın.toplayalım mı beraber? ışığı kaparmısın? hayatım su getirirmisin...duymuyormu kimse...yarın sofbeni tamir edeyim. erken yatayım.erken kalkayım. sabah çabuk olsun.kalbim sevgiyle dolsun...

Pazartesi, Nisan 10, 2006

uzak masallar

arabanın camından yüzüme vuran rüzgar, gözlerim ağrıyor uykusuzluktan, ağlamaktan, saçlarım kirlendi yıkasana, omzumu öpsene, sırtımı sev, şaçlarımı okşa, ruhumu okşa, sesin gelsin biraz, gözlerimden anla, seni sensiz zamanlarda yaşıyorum, yaşıyormuyum, yaşlanıyormuyum, babam benim yaşımdayken ablam ve ben varmışım, geçenlerde yeni evime sofbeni takarken, sıcak su çıkışını yanlış taktığımda söyledi bunları, ben de senin yaşında hala çocuk kalamazmıyım baba diyemedim.
şimdilerde derin bir kaçış özlemi içimde. gidelim buralardan, kimseye sormadan, yolda durmadan, yorulmadan, ardımıza bakmadan.olmuyor.kilitlenmiş gibiyizz.bahar aylarının azgın kokuları burnumda, canım toprak çekiyor, deniz kokusu çekiyor, derin sabah uykuları çekiyor, canım seni çekiyor, beni kim çekiyor.kimde ipler
memleketimi özledim, ordaki kimseyi özlemeden, sevgilimi özledim nerede olduğunu bilmeden, kendimi hapsettim kimseye söylemeden, ey hayat alacağım var senden...
şimdi kapatınca gözlerimi, uzaklarda bir türkü duyuyorum gibi.uzak masallar, sevdalar uzak yok artık düşlerim, arama beni, bende değilim bir ıssız yerdeyim...

Cuma, Mart 24, 2006

düşün-taşın

kucuk bir evim var artık.catısı biraz aksada, yalnızlık duvardaki izden belli olsada benim olan bir sey.boya badana halıfleks ıvır zıvır derken tasındım dun gece. iki koltuk bir yatak halı kilim yastık yorgan televizyon tabak mabak derken baya ev oldu.epey zahmetli bir esya taşıma serüveninden sonra ( apartmanı bu kadar dar yapan arkadaslara burdan selam ederim, ayrıca gecenin 1 inde pat küt ettigimiz icin uyanan komsularımdan da özur dilerim ).perdeleri tak, halıları ser,koltukları yerleştir derken sonunda koltuğa oturup son zamanların en keyifli sigarasını tüttürdüm. yabancı bir evde misafirim gibi hissettim bi an.sanki beni evde bırakıp gezmeye gitmisler gibi.sonra bu koltuk burda mı daha iyi burda mı diye düşündüm biraz bunu soracak kimsenin olmamasına üzüldüm.anneme üzüldüm.ben giderken sanki hic gelmiyecekmisim gibi baktı arkamdan.babam arkamdan epey soylenmis-üzüldügünü belli etmemek icin sinirli davranır her zaman-.annem dokunsam aglıyacaktı dedi bugun telefonda.sonra ben.buyuyoruz artıkla avutsamda kendimi dayanamadım gözlerim doldu yine.
sonra evin icinde gezinen birini dusundum.neyleyim köşkü neyleyim sarayı içinde salınan yar olmayınca ...başladı fonda ansızın.uyumalı ve unutmalı dedim.uyudum.

Çarşamba, Mart 08, 2006

siyah eldiven

İpeksi hışırtılar kaldı yatakta
Uzak seslerde tozlu hatıralar
Yüzünü yıkadı solgun güller gibi
Dağınık izleri,buruk resimleri
Bir hıçkırık, bir su damlası
Yalnızlık bulutları gezindi yüreğinde
Dokunsalar kırılacak
Anılar ah o hırçın kokular
Yalnızlık bulutları gezindi yüreğinde
Bu bizim şarkımız...seni seviyorum
Geride kalan bir çift siyah eldiven...

Salı, Ocak 24, 2006

kuralsız karınca

çakıl geçidi, kum tepeler, ucu yanık sigara, ıslak kalemlik, yeşile boyalı terazi, kimsesiz durak, akrilik dış cephe boyası, kifayetsiz kardeşler, dostlar çalışma grubu, batı yakası bankı, kuzeyde kalan kulubeler....
kar kalınlığı ölçer sincap, hava tahmini eder küllük, zincirsiz dönme dolap, kuralsız karıncalar, göge bakan yumurtalık, sevgili tartar anahtarlık, kurbağa yakalama eldiveni...
dinazor tırnak makasları ağır san. aş, ahtapot tripod yapım merkezi, hayra vesile makas san. tic a.ş, bu son olsun küllükleri, hoşçakal anayurdum çanta-bavul san. tic ltd şti, yarın yine bekleriz çaydanlıkları, bak bunu saymam valla su sayaçları, sinirlerim sağlam yap-bozları, parmaklarımı hissetmiyorum artık eldiven san tic ltd şti, dumandan gözüm yandı havalandırma sistemleri adi komandid ltd şti...19.12.2001

Çarşamba, Ocak 18, 2006

kalbim

kalbim neden hep olmazlarda,
iyi bildiğin bir şey söyle bana
kalbim neden hep çıkmaz sokaklarda
doğru bildiğin bir yol göster bana
dayanmak artık kolay değil
sabrettiğin, beklediğin şeyleri anlatsana
bırakacak gibisin yarı yolda
tamamladığın ne var ki senin ?
sevdin olmadı
onlar da seni sevdiler mi?
bir dünya istedin kardeşce olamadı
istedin hep ama bir adım atmadın
dayanmak artık kolay değil
sabırlıyım demişştin,kolay değil hiçbir şey
bırakacak gibisin yarı yolda
bırakacaksa da bıraksın.

yapacak birşeyler olmalı.değiştireceğim herşeyi diye sözler veriyorsun kendine, değişen bir tek yaşın. neyin mücadelesi.ne zamana kadar idare edecekler seni.bilmiyorum.sen biliyormusun? bende bilmiyorum. o zaman taksana sende o pembe gözlüklerini lütfen.benim gözlerim kamaştı gerçeklikten- ışıktan.çıkmalıyım artık bu anlamsız boşluktan...