Çarşamba, Eylül 14, 2011

entellektüel oturum

Entellektüellik hep tartışılan bir kavramdır benim çevremde. Entellektüel kişi nedir, kime denir, ne yer,  ne içer,  hangi iklimi sever gibi bir sürü argüman etrafında saatlerce konuşulan, baş geyik malzemesidir yıllardan beri.Entellektüel kişi ( bundan sonra entel olarak anılacaktır.) oturması, kalkması ile de bir çok noktada diğer kişilerden ayrışır.
Boynumuza o fuları taksak ( o yeşil fuları mı hahahah)  bizde komik durur adam takar cuk oturur, salaş bir canvas pantolan altına deri ayakkabı, üstüne şile bezinden yakasız gömlek giyip şöyle oturduğumuz zaman masada, elimizi koyamayız sağa sola, kollar fazla gelir bünyeye, kesmek ister insan birden bire.Hadi diyelim idare ettin durumu ama rahat olamazsın, igreti durur hatta iğreti hafif kaçtı iğrenç durur.Bütün bu biçimsel durumları yıllardan beri kotaramadığımızdan hep kot kazak gezip dururuz.
Gelelim esas meseleye, mesele şu ki entel adam herhangi bir söyleşi, röportaj,tartışma vs. bir yerde otururken bile ben entelim der.Tespitim şudur ki ; entel adam bacak bacak üstüne attığında üstteki bacağı diğer bacağına daima yapışık olur ve neredeyse aynı boyda gözükür karşıdan bakıldığında. Ayrıca koltuga öyle bir oturur ki belinden hafif kaykılır ve kalk demesen orda bir ömür geçirebilir. Rahat tavırlarına birde kolların birbirine kah bağlı, kah çenesinin altında, kah kahve fincanından bir yudum çekerken ( fincana bakmadan, tek hamlede parmağı fincanın kulbuna geçirip bir fırt alıp bırakmak)  gibi estetik hareketler eklendiğinde portre tamamlanır. Dersin bu adam entel hacı....
Hala aynı acı.....