Cuma, Ocak 07, 2011

hayat

Uzun zamandır aklımda var birşeyler yazamadım, çıkış noktası yeni yıl, yeni umutlar, yeni şeyler olan bir yazı da yazılabilir bu noktada.Aslında lafı geveleyip durmamın asıl nedeni, hala yazabiliyorummuyu denemek. Bugün word olsun excell olsun öte yandan küçük not defterleri büyük kareli defterler ile dolu olan hayatımda kendi hissiyatlarıma dair karalamalardan kaçınarak, bu ne olduğu ve olacağı belli olmayan bir internet sitesine yazmayı uygun görüyorum.Geçenlerde düşündüm de bu kadar senedir yazdığım yazılar burada duruyor ve bir gün adamların işine gelmezse ve kapatırlarsa siteyi o kadar yazı güme gidecek diye düşündüm.Pratik olarak bütün siteyi arşivlemek mümkün ama ancak bu obsesiflikte bir insan olamadım hiç.( öyle kişilere özendiğimi ve bir gün süper düzenli ve titiz biri olmayı istediğimi de yeri gelmişken belirteyim.)

Günler günleri kovalamakta ve şehre yine akşam hüznü çökmekteydi, bağbozumu çoktan bitmiş, arı kovanları ile dolu kamyonlar yollara düşmüştü.Gibi zaman belirtip aynı zamanda okuyucuyu öykünün atmosferine ısıtan vurucu başlangıç cümlelerini çok severim.

Bu bakışlardaki kin ve nefret duygusu, yıllar önce babasının köy meydanında muhtarla yaptığı o hararetli tartışmanın evvelindekilerle aynıydı, gibi okuyucuyu noluyo lan? babası mı? ne köyü? bu bir metropol öyküsü değilmiydi? , lost musun mübarek diye kıllandıran cümleleri hiç sevmem.

Kır çiçeklerinin büyülü kokusuyla harmanlanmış rüzgar, göz kapaklarıma hafif bir serinlik ve mutluluk üflüyordu, ayaklarımı ıslatan ırmaktaki suların şırıltısı ve göz kamaştırıcı rengi, kendimi güzellikler ülkesindeki prens gibi hissetmemi sağlıyordu, gibi süper pastoral cümleler beni acayip yorar. Gerçeklik duygusundan yoksun bulurum bu tür söylemleri ki istisna bir kaç manyak dışında kimse böyle bir kafada yaşamıyor hayatı.

-tamam da bize ne faydası var hacım ?

-neyin ?

-Şunu sevmem bunu severim, otur kendin yaz bakalım o kadar kolay değil bu işler

-ya ben kendi kendime anlatıyordum sana noluyo?

-iyi tamam sustum.