Cuma, Mayıs 29, 2009

yeddiemin

- bunları sana anlatırken aslında kendime de anlatıyorum, kimseye anlatmadıgımdan bir iç ses durumuyla anlattıgımdan,sesli soylediğimde bende aslında ilk kez duymuş gibi kulak kesiliyorum kendime.
-girizgah mıydı butun bunlar?
-şaşkınlıkla karşılama, düşük cümleler kurarsam yadırgama,inanmadıgım bir şeyi anlattıgımı zannetme diye hazırlıyorum seni.inanmanı saglamanın tek yolu bu.dönebilirim.bir önce söyledigim şeye zıt bir şey söylemiş gibi olabilirim.bunlar konu ile olan yuksek hakimiyetimin cumlelere tezahürünün bazen örtüşmemesi ile oluşabilen kucuk hafıza ve dil hataları.
-ilk kez soyleyeceksen,olayı bu denli teorize etmene şaşırdım doğrusu.
-aslında bu konuşmaya hazırlanmıştım,yazmıştım bir yerlere,okumuştum sonraları,kendimin bile ne söylemek istediğini bazen anlayamadıgımı görünce,ufak tefek notlar yaratmıştım dinleyiciye.
-yabancı bir duruş sezdim sende.
-neden?
-kendinin bile anlamadıgı bir şeyi insan nasıl söyler?
-ama durduramıyorum boyle ifade ediyorum, cok mu kötü
-bunu nereden bilebilirim
-dogruya
-dinlemeye başlasam seni nasıl olur?
-bak bu da doğru
-evet bekliyorum
masadan kalkarak mutfağa yöneldi, bir bardak su içip geri geldi, bir sigara yaktı, oda da bir süre dolandı, tahta döşemeden gıcırtılar geliyordu bazı adımlarını attıgında. eski bakımsız vardı bir evi vardı ama başka yerde kalamazdı.yadigardı.anıları silemezdi.
-evet yaptım.bilerek,bilmeyerek buna izin verdim.kendime iyi gelen herşeyde oldugu gibi sonrasını pek hesaba katmadım.yaşam denilen şey takvimler olmazsa anlık durumlardan ibaret.gelecek salı gününü bugunden işaretlemek bile,bu öngörülmezlik durumunda saçmalık.zaman her ne kadar 4.boyut gibi algılansa da kestirilemez bir kavram.gerçeklik ancak geçmişte yaratılan ve yaşanan fiziki durumların hafızanda bıraktıgı imge.hesaba katılmayan her detay senin süprizlerin, acıların, sevinçlerin.bir matematik model kurmanın imkansız olduğu bir alanda, yönetmeye çalışıyorsun kendini.bu açıdan çok zor.dugusallığın olmasa, beynindeki karmaşa yaratılmasa modelin öngördüğü basamakları geçmek kolay.
-başta yaptıgın açıklama kısmına şimdi hakvermeye başlıyorum.
-kötü mü
-dikkat kesilmem gerekiyor.
-net örnekler vererek açıklama yapsam daha anlasılır bir alan yaratabilirim diye düşündüm.
-ama uykum geldi
-iyi uykular o zaman
-yoo onun için demedim dinlerim.
-yok neyse boşver.
-küstün mü
-neden küseyim ki
-suratını asar gibi oldun
-karpuz yermisin
-yerim ama soğuksa
-bekle iki dakika, yeni çıkmış adana hemde.

Perşembe, Mayıs 28, 2009

diyaloglar

-ne zamandır bekliyorsun
-farkında değilim aslında zamanın, yarım saatle bir saat arası olabilir
-rotar durumu mu var
-panolara bakmadım, endişelenmeye başlamak için erken
-ben bir sorup geleyim
-sor ama kendine sor bana soyleme
-sen bilirsin
-fırtına var dışarda onun içindir dediler
-lodos zamanları beklenen bir şeydir
-guneyden kuzeye gitmek kolay bu durumda
-uçuyorsan evet
- peki dunya dönüyorya dönüs hızı da 1666 gibi birşey se
-ee
-o zaman havada asılı kalan biri hiç kıpırdamasa bu yolu katedemezmi?
-yerçekimini nereye sokacağına bağlı
-haa
-başka sorun yoksa ben gideceğim
-beklenen yolcu gelecekti hani
-bugun de gelmedi belki yarın gelir
-sorsan peki ne zaman geleceğini her gun bu strese girmesen
-bu hiç aklıma gelmemişti, gerçekten çok teşekkur ederim
-rica ederim.akıl akıldan üstündür

Salı, Mayıs 12, 2009

2 kişilik

2 kişilik olsun lütfen
misafiniz ne zaman gelecek efendim? servisi ne zaman alırsınız.
bilmiyorum yap sen kafana göre...
tabi efendim
karşı kıyıdaki ışıklı yer sanırım kandilli
o gemi de yunanistan bandıralıdır,insan gemiye aşık olur mu dersen olur derim
sen gidince başladı tam olarak aslında herşey
gidişini hiç istemedim...
düzelecek diye umarken daha da kötüye gittiğini anladım
yalnızlık en çok kaçtığım şey iken ortasında kaldım
sususluktan öleceğimi zannederken uyandım
ararken üzerimden düşen yorganı el yordamı ile onu buldum
parmaklarım hissetti
kendime hissettirmemek için direndim
kalkıp su almaya mecalim yok
gece saatin bilmem kaçı
terden ıslanmış yastığımı ters çevirip,tatlı bir serinlik hissedip
yeniden daldım rüyaya
3 ordan 5 burdan,o gelmedi,yetişemedim,koşamadım,köy yeri,deniz kıyısı
saat çalsa da kalksam

Pazartesi, Mayıs 11, 2009

alırsın ford olursun lord

-sessizlik iyi dimi?
-iyiymiş.kuş falan var, çimen kokusu,topraklama olayı için ayakkabılarımı çıkarttım.
-bu kötü koku ondan mı?
-o kadar değil saçmalama.
-yolu görüyormusun
-göremiyorum desem.
-araba geçene kadar bekle o zaman.
-ee nolmuş yola.
-hiç iste yol.bildigin asfalt.iki şerit.
-ee anlat yahu.
-o yol ki şehirleri birbirine bağlar,otobüsler geçer gün agarırken,sen yatakta bir sağa bir sola döndüğünde gelen gürültü odur.kamyonlar geçer.kimi kavun taşır kimi hububat.gün agardıgında sessizlik olur.sonra köyün minibusü gözükür.buradan baktığında çok yavaş ilerlermiş gibi görünür.neden.çünkü acelesi yok.gidecegi dakika bellidir.şehirden bir sonraki kalkış saati bellidir.senin acelen varsa sakın binme tavsiye ederim.
yabancı isen sıkılırsın yolda.tanıdıksan, tanıştıysan en azından alışırsın bu duruma.yolcular konuşur gürültülü, sürekli.hasattan,bugdaydan,hükümetten,mazot zammından,futboldan dem vurur erkekler.kadınların sesi daha az çıkar.fısıldayarak konuşurlar.onlar da ; bilmem kimin kızının kocaya kaçısından,turşu kurarken yaşadıgı zorluklardan,memed2in oğlu ali'nin askerden geldikten sonra bir iş tutturamamasından ama ayşe'yi anasına istettiginden falan.yabancı isen sıkılırsın hergün aynı muhabbetten.tanıdıksan kulak kesilirsin, anlamaya çalışırsın.şehir meydanına yakın bir camiinin köşesindedir durak.herkez orada iner.yolda inen az olur.
-hocam daldın gittin.bir yol dedin gidiyorsun.
-sıkıldın mı?
-yoo hafiften kestiriyorum.rüzgar sagdan hafif esmekte.serinlemekteyim.dinlemekteyim.
-aksam 17.30 da son minibüs geri döner.yeniden aynı düzende oturursun.herkesin yeri bellidir.
dönüş yolu daha uzun olur.şehir merkezinden bir türlü çıkamaz minibüs.kimse arabaya kadar taşımaz yükünü.gündüz dükkana emanete bırakır.akşam minubüs toplaya toplaya döner.kapıya yakın oturursan her seferinde inmek zorunda kalırsın.ağır bir çuvalın ucundan tutarsın,yeni alınmış bir masanın kenarından,bir bisikletin gidonundan,bir bidonun kulpundan....yaz vakti fena ter yapar.tıka basa dolunca minibus yola koyulur.bitti de gidiyoruz zannetme bir durak daha vardır ugrayacakları.somun ekmek fırını.fırıncı yol kenarına yapmış fırınını.önü bizim avm ler gibi otoparklı falan.inenler, inmeyenler, camdan sipariş verenler bir 10 dak sürer...ekmek kokusu sarar bütün minubüsü.sen kendine de al.yolda ekmegin dışındaki halka gibi şey iyi yenir.simit gibi olur.yiye yiye gidersin.camdan sigara bile içebilirsin.ineceğin yeri şöföre soylemene gerek yok.kimse söylemez zaten.söför halleder, sen strese girme.para inerken verilir.ayağa kalkınca aşmak zorunda oldugun çuvalalar,tenekeler,sepetler,aralara oturan minikler vardır,ellerine basmadan in.parayı camdan şöföre verirsin.stres yok.mesafe belli tarife belli..senin de yükün varsa, indigin yerde bırakabilirsin herşeyi.çalınmaz korkma.gidersin eve alırsın bir el arabası dönersin bıraktıgın yere. yavaş yavaş yüklersin .unutma herşey yavaş.acele yok.kaçan bir şey de yok.onun için seviyorum burayı.
-ne zaman döneceğiz.
-bilmem ne zaman dönelim.
-yarın dönsek mi ben sıkılırım buradan.
-olur.dönelim.yetişmemiz lazım hıra güre.
-ama işimiz var .
-dogruya para lazım.
-hadi kalkalım ayaklarım uyuştu.
-alacağım bir ford.olacağım bir lord.
-saçmalama....