Cuma, Haziran 30, 2006

Denizi yakın bil

Uzaktasın
günlerin yorgunluğu
yolların uzağı düştü bize
Sormaz ki zaman kimseye
Çabuk mu geçeyim diye

Özlemin ağır bir yük üstüme

eskitme gözlerini
bak denize …

Çarşamba, Haziran 28, 2006

28

küçücük doğum günü pastası, odada mumlar,evde çalınan ilk müzik, ne kadar sevimliymis aslında evim,yine mükellef bir sofra, süper içkiler, 2 gün boyunca harıl harıl safari aramalar, oda da ki sessizlik, nazan öncel çalıyor yine, mumlar akıyor yere- tv nin üstüne, sigara külleri yere atılmaya başlandı, pencereden sırtıma vuran serinlik, sağlığa mutluluğa ve hayata kaldırılan kadehler.iyiki doğdun dediğini gözlerinden anladığım sevgilim....
anneciğin doğum günü bir önceki gün.ikisini bir arada cıkarırız hep, onun için benimki gümbürtüye gider, doğum günümü hatırlamadığım seneleri hatırlıyorum.adapazarında tavuk kesip üstüne mum diktiğimiz günleri, geçen günleri...hayat güzelmiş, güneş doğarmış,gemiler geçermiş, çiçek açarmış, kuşlar uçarmış...

...

Bir avuç sel oldu yalnızlığın
Belki bir şairin diline dolaştı
Bir akşamüstü belki
yorgun bir kahvede çalan radyonun sesi oldu
Gizlice ağlar belki yanıbaşında...

Salı, Haziran 27, 2006

...

yağmurla birlikte seni beklediğim geceler
şarkılarım sigaram
sabahlar bile kesti selamını
dayanılmaz oldu sensizliğim
gel artık...

Cumartesi, Haziran 24, 2006

...

...geldim sana
özlemle bekleyen ellerine ...

Cumartesi, Haziran 17, 2006

ortaya karışık

gelmeyin üzerime, alışık değilim kurduğunuz ilişkilere,kurallarını benim koyduğum dünyaya böyle müdahele edemezsiniz, buna ben izin vermem.tembellikle suçlayamazsınız beni, çalışarak buralardayım. sistemsiz olabilirim ama bu düzensizliğin içinden çıkabilecek kadar da zekiyim.bu benim seçimim.hem size sormadım neyi nasıl yapacağımı.akıl vermeyin bana, bunu kaldıramam, nasihat derseniz buna başkalarına anlatın.beni rahat bırakın.bana dokunmayan yılan ne yaparsa yapsın.ben yılana dokunuyormuyum.
kader denilen şeyle sınanıyorum.bunu kendim mi istedim bilemiyorum.hayat denilen şey aslında çok basit bir kaç hamleden mi ibaret.açılışı standart yaptık sanırım.vezirin önündeki piyonu iki kare ileri götür dediler öyle başladı herşey.çoban matını yemek en büyük korkumuz oldu, onu atlattık mı oyunu kaybetsek de gam yemez olduk.oyunu bilmeden başladık.dereyi görmeden paçaları sıvadık, ayağımızı yorganımıza göre uzattık, boyumuz uzadıkça yorgan yetmez oldu.büzüldükçe büzüldük.üzüldükçe üzüldük.
fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil şarkı bestelemek istiyorum, aranjman da olabilir.satıp malı mülkü, bir flarmoni orkestrasında obua çalmaya mı başlasam acaba? kim akıl verecek bana allahtan başka...

Pazartesi, Haziran 12, 2006

ölüm

gagasında bir türkü
dalgın uçarken
birden önüne dikiliveren duvara
çarpan serçe
şarkısına yıllardır aradığı adı buldu...